27 Aralık 2013 Cuma

DÖVÜŞ KULÜBÜ-FIGHT CLUB(1999)

Dövüş Kulübü Chuck Palahniuk'in aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanmış,IMDb tarafından 8.9 puanı almış şahane bir kült filmdir.
Filmi izledikten sonra direkt filmle ilgili eleştirileri okumaya geçtim. Fark etmediğim onlarca detayı da böyle gördüm.Filmin incelemesini psikolojik açıdan ya da başka türlü açılardan yapan eleştirileri okuyunca harbiden şaftım kaydı. Aaa demek orası böyleymiş,şurası buymuş falan filan moduna girdim.Tabi benim yazacağım inceleme o incelemelerin yanından bile geçmez,ellerine su dökemez.(Kendimi çok beceriksiz hissettim bu arada) Ama ben de küçük çaplı bir inceleme yapmak istiyorum.Özellikle hoşuma giden ya da filmle bütünleşmiş alıntılara yer vereceğim.Yer yer çok düşük oranlı spoiler var .Ama detaylı bir konu anlatımı mevcut belirteyim.



Her şey Edward Norton'un canlandırdığı karakterin uyku sorunu yaşamasıyla başlıyor.(Neden karakterin ismini vermedim çünkü film boyunca bir sürü sahte isimle anılan  bir karakter,ayrıca filmin ortasından sonra okuduğu makalede geçen ben Jack'ın şu organıyım yazısından etkilenerek sürekli Jack'ın şuyuyum falan diyor ama gerçek adı o da değil.IMDb'de anlatıcı olarak geçiyor zaten)
Neyse karakterimiz sürekli uyku sorunu çektiği için soluğu doktorda alıyor doktorsa ona gerçekten acı çeken birilerini görmek istiyorsan kanser gruplarına git diyor.

O ise çaresiz soluğu destek gruplarında alıyor. Ama  ilk grup terapisinde kansermiş gibi davranıp(ki arkadaş olayı çözmüş bu gibi gruplarda hiç konuşmazsanız  insanlar en kötüsünü varsaydığı için sizi sıkıştırmıyorlarmış) ağlayınca o gece de mışıl mışıl  uyuyunca artık gruplarda hasta ayağına yatıp ağlayıp sızlanmayı alışkanlık haline getiriyor.

Her düzen bozulduğu gibi bu düzende Marla Singer'in anlatıcımız gibi bütün gruplara teşrif etmesiyle bozulur. 
Helena Bonham Carter bu role öyle bir bürünmüş gibi hayran olmamak elde değil.

Anlatıcımız için  mışıl mışıl uyku dönemi sona ermiştir.Karşısında bir sahtekar olunca ağlamak ve rahatlamak sona ermiştir.En sonunda Marla Singer ile konuşur karakterimiz. Burada geçen diyaloğa yer vermek gerekir.
-Söylesene bunu neden yapıyorsun?
-Sinemadan ucuz ve bedava kahve var.
-Dinle bu çok önemli tamam mı?Bunlar benim gruplarım bir yıldır devam ediyorum.
- Sen neden yapıyorsun?
- Bilmiyorum. İnsanlar öleceğini düşününce seni gerçekten dinliyorlar yoksa sadece
- Sıranın kendilerine gelmesini beklerlerdi.
Bu konuşmanın ardından Marla Singer ile grupları paylaşırlar.
Anlatıcımız bir araba şirketinin ürettiği arabaların  yaptığı kazaları inceleyen bir işe sahip. Sürekli şehir şehir dolaşıyor. Dolaşmadığı zamanlarda yeni mobilyalar almayı kendine borç bildiği evinde televizyon seyrederek tekdüze yaşamını sürdürüyor.Ama  hayattan tat aldığına dair bir görüntü yok. Üstelik artık seyahatleri sırasında zaman kavramını yitiriyor.Neyse bir uçak yolculuğunda hayatını değiştirecek adamla tanışıyor.
Tyler Durden (Brad Pitt) bir sabun satıcısı ama zekice teorileri ile aklınızı fethedecek bir karakter.
Misal uçaklarda bulunan gaz maskesi için yaptığı bambaşka açıklama.
-Uçaklara neden oksijen maskesi koyduklarını biliyor musun?
-Nefes almak için.
-Oksijen kafa yapar.Acil durumda panik halde derin nefesler alırsın ve birdenbire bütün vücudun gevşer kaderine razı olursun. Burada hepsi görülüyor. Saatte bin kilometre hızla suya acil iniş yüzlerine bak.Hindu inekleri kadar sakinler

Ayrıca sabun ve portakal suyu ile paylayıcı yapmak konusunda eşsiz bir bilgisi olduğu aşikar. Tyler anlatıcımıza kartını veriyor ve yolları ayrılıyor.

 Ama kısa bir anlığına çünkü anlatıcımızın büyük emek ve para harcayarak sahip olduğu evi havaya uçuyor. O da Tyler ile buluşuyor. Anlatıcımız ona evini kaybedişini anlatmaya başlıyor. Tyler ise ona bir soru soruyor.
-Post nedir bilir misin?
- Rahatlık.
- Battaniye, sadece bir battaniye.
-Biz postun ne olduğunu neden biliyoruz?Bu avcı toplayıcı insan anlamında hayatta kalmamız için gerekli mi?
- Hayır. Peki neyiz biz?
- Sadece tüketiciyiz.
-Evet biz tüketiciyiz. Tutkulu bir yaşam tarzının yan ürünleriyiz.
Tyler sadece bununla da sınırlı kalmıyor. Anlatıcının zaten sigorta karşılar sözüne ibretlik bir cevap veriyor.
-Sahip oldukların sonunda sana sahip oluyor.

En sonunda evsiz kalan anlatıcımız Tyler'in evine taşınıyor. Tabi ev demek yerinde bir sözcükse. Evin durumu anlatmaya kelimeler yetmez. Yağmur yağdığında sigortayı kapatmaları gerektiğini bilmek az buçuk açıklar herhalde.Ama anlatıcı yaşadığı şartlara alıştığını vurguluyor.İlk ayın sonunda artık televizyonu özlemez olmuştum diyor.

 Daha sonraları ikili önce birbirleri dövüşerek başladıklara bu ruh halinin yalnız  kendilerinde olmadıklarını anlayınca Dövüş Kulübünü kurarak devam eder. 

Dövüş kulübünün ilk iki kuralı yazalım.
Dövüş kulübünün ilk kuralı dövüş kulübünden söz etmemektir.
Dövüş kulübünün ikinci kuralı dövüş kulübünden hiç kimseye söz etmemektir.

Bu esnada  Marla ile Tyler büyük tesadüfler silsilesinde tanışmışlar ve sevgili olmuşlardır.

Dövüş Kulübü ise ünlenmeye  başlamıştır. Ah tabi bu durum Tyler'ında fark ettiği gibi ilk iki kuralın çiğnendiği anlamına gelir. Ve Tyler gene özlü bir konuşma yapar.

"Burada yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum. Bir potansiyel görüyorum.Ama heba oluyor.
Lanet olsun bütün bir nesil benzin pompalıyor. Garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köleler olmuşlar.
Reklamlara kanıp araba ve kıyafet kovalıyorlar. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp ihtiyaç duymadığımız  şeyler alıyoruz.Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Ne bir amacımız var ne de bir yerimiz. Ne büyük savaşı yaşadık
ne de büyük buhranı. Bizim savaşımız ruhani bir savaş en büyük buhranımız hayatlarımız. Televizyonla büyürken bir gün milyoner bir film yıldızı ya da Rock yıldızı olacağımıza inandık ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve çok ama çok kızgınız."

(Spoiler)
Artık Tyler kulüp üyelerine ev ödevi vermeye başlar.Ve sonra başka şehirlere de yansıyan dövüş kulübünün dedikoduları duyulur. Tyler ise kendi üyeleri ile bir çete kurmuştur.
Ve gelişen olaylar anlatıcmızın bile dur diyemeyeceği olaylara neden olacaktır.
SPOİLER BİTER.

Nasıl anlatsam bilmem ki şahane ötesi bir filmdi.
Bu filmi sadece sonu sürprizli bir filmdi diyerek sınıflandırmak bence filme yapılan büyük bir haksızlık. Tyler karakterinin vermek istediği mesajların önemini hasır altı etmek daha büyük bir haksızlık. Ya da Edward Norton,Brad Pitt,Helena Bonham Carter'ın oyunculuklarını arka plana itmek büyük bir zalimlik. Bence bu film kurgusu,mesajları,sürpriz sonu,oyuncuları,yönetmeni ile ayrılmaz bir bütün olmuş eşsiz filmlerden biri. Ehh bu kadar sözün ardına izlemeyenlere tavsiye edilir.
 

2 yorum:

  1. Harika bir film. Brad Pitt bu filmden sonra ününe ün kattı diyebilirim.

    YanıtlaSil