Kitap Künyesi
Adı:Cennet Ateşi Şehri
Orijinal Adı:City Of Heavenly Fire
Yazarı:Cassandra Clare
Çevirmen:Zeynep Arıkan
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa:763
Serinin diğer kitap incelemeleri için tık tık.
Uyarı serinin önceki kitaplarına dair bolca SPOİLER içerir.
Geçen kitabın sonunda Sebastian ile Jace arasındaki bağ kopartılmıştı. Ama Jace'nin içine Cennet Ateşi olarak nitelendirilen ateş hapsolmuştu. Jace bu ateşi kontrol edemediği zamanlara etrafı yakıyordu.
Ve geçen kitapta Sebastian Cehennem Kupasına Lilith ve kendi kanını ekleyerek kupayı kendisine sadık gölge avcılarını içirmişti ve bu kupadan içenler artık tamamıyla Sebastian'a bağlı olmuşlardı. Onlar Karanlık Avcılardı.
Bu kitapta açılışı Los Angeles Enstitüsü ile yapıyoruz. Önce Emma Carstairs ve çok yakın Julian Blackthorn'u tanıyoruz.Hemen belirteyim ki bu küçücük gölge avcıları yeni bir yan serinin ana karakterleri olacakmış.
Sebastian ve karanlık gölge avcıları enstitüyü basıyor ve yetişkin herkesi zorla kupadan içirerek dönüştürüyor. Ve Emma ile Julian ve Julian'ın küçük kardeşleri buradan kaçmayı başarıp İdris'e geliyorlar. Bu giriş sayesinde Sebastian'ın kolay kolay ölmeyeceğini de anlıyoruz.
Sebastian enstitülere saldırdığı için merkez hemen hemen bütün gölge avcılarını İdris'te toplama kararı alır.
Ayrıca normal toplantılar dışında Aşağı Dünyalılar'la toplantı yapılacağı için temsilcilerde İdris'e doğru yol alır. Ama Simon,Magnus Bane New York'ta kalır.
Simon,Malia ve Jordan koruması altında kalırken Magnus ise Alec ile arasında olanlar hakkında arkadaşı Catarina konuşmaktadır. Malum geçen kitapta Alec saçma sapan bir şey yapmaya kalkışmıştı Magnus'ta acısını ayrılarak çıkarmıştı. Severek ayrılmak böyle olsa gerek.Tamam Magnus'un haklı çekinceleri ,Alec'in haklı istekleri var ama neyse...
Tahmin edeceğiniz üzere olaylar gelişiyor ve karakterlerimiz bir İdris'e geliyor bir peri diyarına geçiyor ve en sonunda bambaşka bir boyutta buluşuyorlar. Neredeyse yenilmez olan Sebastian'ı dünyayı yok etmeden durdurabilecekler mi?
800 sayfayı deviren kitapta gelişen olaylar tabi ki tek tek anlatılmaz hem ne desem spoiler olur endişesi taşıyorum o yüzden yorumuma geçiyorum.
İlkin bu kitabın çevirisi yapılırken önceki kitapların hiç okunmadığına kanaat getirdiğimi belirtiyorum. Geçen kitaplarda stel olan şey şimdi olmuş mızrakçık,çember olmuş şebeke,merkez olmuş Clave galiba sonuncusu hiç çevrilmemiş. Bunlar aklımda yer eden örnekler emin olun sayıca daha fazla. Haliyle eski kitapta "a" olarak öğrendiğimiz şey burada "b" olunca kitap için fazlasıyla keyif kaçırıcı oldu. Hatta ben bazılarını ilk seferde anlamlandıramadım.Durum o derece vahim. Tabi ki çeviri kaynaklı hatalar bunlarla sınırlı değil yazım yanlışları diz boyu, bir de fiillere doğru dürüst eklenemeyen ekler var. Yani çeviri fazlasıyla vasat diyebilirim. Hatta eğer bir seriye ait bir kitap olmasıydı okumayın bile diyebilirdim.
Onun dışında kitap fazlasıyla ağır ilerledi bence biraz daha kısa kesilebilirdi zaten çeviride vasat olunca düşünün kitabın halini. (Özellikle diğer kitaplar sanki daha hızlı aktı bende serinin en ağır ilerleyen kitabı buydu sanırım, sorun bende değilse tabi)(Tamam çeviride emek var kabulüm ama bunları da söylemezsem içimde kalır. Şurada koskoca seriyi devirmişiz ağız tadıyla bir final kitabı okuyamadık resmen.)
Gelelim iyi taraflara her zamanki gibi arkadaşlıklar arasındaki fedakarlıklar yüreğimize oturacak cinstendi. Hani pek çok kitapta oluyor böyle şeyler ama bu kitapta fazla bir dokunuyor yüreğimize,hissettiriyor kendini. Bu kitabın kahramanı ise tabi ki Simon'du zaten geçen kitapta bir fedakarlık yapmıştı ama bu kitapta harbi harbi uçtu.Kalplerimiz Simon için çarptı, onun için üzüldük. Neyse fazla konuşmayayım bu konuda. Okuyunca hak vereceksiniz,biraz da Cassandra'a kızacaksınız.
Magnus Bane'in Peru'da neler yaptığını bu seride öğrenemesek bile merak etmeyin son kitapta meşhur babayla tanışacağınız eklemeden geçmeyeyim ki bence spoi değil bu.
Jace-Clary aşkı kitabın başlarında cennet ateşi etkisiyle hafif düzeyde devam etti hayranları mutlu edecek gelişmeler mevcut.
Özetle serinin son kitabını bekleyenler okusun işte , göz yummaları gereken bazı şeylere rağmen.
Alıntılar...
"Evet, sadece esir tutuyorsun," dedi Magnus. "Bir şey istiyorsun. Clave'den bir şey ya da Clary ve Jace'ten bir şey. Sanırım ikincisi. Clave hiçbir zaman ilgini çekmedi ama kardeşinin ne düşündüğünü umursuyorsun. Onunla çok yakınız bu arada," diye ekledi.
"O kadar yakın değilsiniz." Sebastian hakaret eder gibi konuşuyordu. "Tanıdığı herkesin hayatını bağışlayacak değilim. O kadar deli değilim."
"Gayet deli görünüyorsun," dedi Raphael.
"En karanlık sırrının Jonathan'a benzemek olduğunu sanıyorsun, ama sana gerçek sırrını en karanlık sırrını söyleyeyim. Zaten öylesin."
Raphael sırıttı."La belle Isabelle," dedi. "Bu imkansız biliyorsun,sen ve o."
"Ben vampir olduğum o da Gölge Avcısı olduğu için mi?
"Hayır. Sadece -nasıl derler- senin kulvarın dışında."
"Clary'in içinde sanatçı onun çok güzel olduğunu biliyordu. Tıpkı panterler, parıldayan zehir şişeleri, ölülerin cilalı iskeletleri gibi güzel. Luke bir keresinde Clary'ye yeteneğinin sıradan şeylerdeki güzelliği ve dehşeti görmek olduğunu söylemişti. Sebastian hiç de sıradan biri olmamasına karşın, onda ikisini de görebiliyordu."
"Bilmeni isterim ki bir başka hayat istemezdim," dedi Clary. "Seni bana getiren bu hayat oldu."
"Biliyorum,"dedi Simon."Biliyorum ve umurumda değil. Jace bir keresinde bana topuklu çizmelerinle yüreğimi ezip geçebileceğini söylemişti ve bu beni durdurmadı."
Isabella şaşkınlık içinde kesik bir kahkaha attı."Bunu söyledi mi gerçekten?Ve sen hala buradasın öyle mi?"
Simon ona doğru eğildi. Eğer nefesi olsaydı saçlarını dalgalandırabilirdi. "Bunu onurlu bir şey sayardım."
"Bir mühürle birinin sizi sevmesini sağlayamayacağınız gibi kederi de dindiremezdiniz. Büyü de bir yere kadarmış,diye düşündü Clary. Ve kırık kalbi onaracak bir şey yoktur."
"Kazara felakete yol açabilecek bir şey yapma demiştin,"dedi Magnus. "Şaka yaptığını biliyordum.Fakat bir şekilde yaklaşan felaket hissinden bir türlü kurtulamadığım zaman bu pek de komik olmuyor. Valentine Morgenstern neredeyse Gölge Avcıları'nın kökünü kurutuyordu ve oğlu zeka bakımından ondan iki kat, kötülük bakımından altı kat daha iyi. Ve tek başına gelmeyecek.Yardım alıyor ,babamdan daha güçlü iblislerden, başkalarında..."
Sebastian sırıttı. "Kazanamayacaksın," dedi. "Senden daha iyiyim ve her zaman öyleydim. Dünyadaki en iyi savaşçı bile olabilirim."
"Aynı zamanda alçakgönüllüsün de."dedi Jace ve kılıçlarını kulak tırmalayıcı bir sesle birbirine sürterek ayırdı.J ace menzil dışına çıkacak kadar geriye çekildi.
"Ve Clary yüzünden bana gerçek anlamda zarar veremezsin," diye sürdürdü sözlerini Sebastian acımasızca."Tıpkı senin yüzünden Clary'nin bana zarar veremeyeceği gibi.Hep aynı dans. İkiniz de fedakarlık yapmak istemiyorsunuz." Yanlamasına bir darbeyle Jace'e saldırdı. Jace bunu savuşturdu fakat Sebastian'ın darbesinin gücü koluna bir şok yaratmıştı."İnsan da iyiliğe olan tüm o takıntınızla, içinizden birinin daha büyük bir dava için diğerinden vazgeçeceğini zanneder. Ama hayır. Aşk temelinde bencilce bir şeydir. Ve ikinizde bencilsiniz."
Uyarı serinin önceki kitaplarına dair bolca SPOİLER içerir.
Geçen kitabın sonunda Sebastian ile Jace arasındaki bağ kopartılmıştı. Ama Jace'nin içine Cennet Ateşi olarak nitelendirilen ateş hapsolmuştu. Jace bu ateşi kontrol edemediği zamanlara etrafı yakıyordu.
Ve geçen kitapta Sebastian Cehennem Kupasına Lilith ve kendi kanını ekleyerek kupayı kendisine sadık gölge avcılarını içirmişti ve bu kupadan içenler artık tamamıyla Sebastian'a bağlı olmuşlardı. Onlar Karanlık Avcılardı.
Bu kitapta açılışı Los Angeles Enstitüsü ile yapıyoruz. Önce Emma Carstairs ve çok yakın Julian Blackthorn'u tanıyoruz.Hemen belirteyim ki bu küçücük gölge avcıları yeni bir yan serinin ana karakterleri olacakmış.
Sebastian ve karanlık gölge avcıları enstitüyü basıyor ve yetişkin herkesi zorla kupadan içirerek dönüştürüyor. Ve Emma ile Julian ve Julian'ın küçük kardeşleri buradan kaçmayı başarıp İdris'e geliyorlar. Bu giriş sayesinde Sebastian'ın kolay kolay ölmeyeceğini de anlıyoruz.
Sebastian enstitülere saldırdığı için merkez hemen hemen bütün gölge avcılarını İdris'te toplama kararı alır.
Ayrıca normal toplantılar dışında Aşağı Dünyalılar'la toplantı yapılacağı için temsilcilerde İdris'e doğru yol alır. Ama Simon,Magnus Bane New York'ta kalır.
Simon,Malia ve Jordan koruması altında kalırken Magnus ise Alec ile arasında olanlar hakkında arkadaşı Catarina konuşmaktadır. Malum geçen kitapta Alec saçma sapan bir şey yapmaya kalkışmıştı Magnus'ta acısını ayrılarak çıkarmıştı. Severek ayrılmak böyle olsa gerek.Tamam Magnus'un haklı çekinceleri ,Alec'in haklı istekleri var ama neyse...
Tahmin edeceğiniz üzere olaylar gelişiyor ve karakterlerimiz bir İdris'e geliyor bir peri diyarına geçiyor ve en sonunda bambaşka bir boyutta buluşuyorlar. Neredeyse yenilmez olan Sebastian'ı dünyayı yok etmeden durdurabilecekler mi?
800 sayfayı deviren kitapta gelişen olaylar tabi ki tek tek anlatılmaz hem ne desem spoiler olur endişesi taşıyorum o yüzden yorumuma geçiyorum.
İlkin bu kitabın çevirisi yapılırken önceki kitapların hiç okunmadığına kanaat getirdiğimi belirtiyorum. Geçen kitaplarda stel olan şey şimdi olmuş mızrakçık,çember olmuş şebeke,merkez olmuş Clave galiba sonuncusu hiç çevrilmemiş. Bunlar aklımda yer eden örnekler emin olun sayıca daha fazla. Haliyle eski kitapta "a" olarak öğrendiğimiz şey burada "b" olunca kitap için fazlasıyla keyif kaçırıcı oldu. Hatta ben bazılarını ilk seferde anlamlandıramadım.Durum o derece vahim. Tabi ki çeviri kaynaklı hatalar bunlarla sınırlı değil yazım yanlışları diz boyu, bir de fiillere doğru dürüst eklenemeyen ekler var. Yani çeviri fazlasıyla vasat diyebilirim. Hatta eğer bir seriye ait bir kitap olmasıydı okumayın bile diyebilirdim.
Onun dışında kitap fazlasıyla ağır ilerledi bence biraz daha kısa kesilebilirdi zaten çeviride vasat olunca düşünün kitabın halini. (Özellikle diğer kitaplar sanki daha hızlı aktı bende serinin en ağır ilerleyen kitabı buydu sanırım, sorun bende değilse tabi)(Tamam çeviride emek var kabulüm ama bunları da söylemezsem içimde kalır. Şurada koskoca seriyi devirmişiz ağız tadıyla bir final kitabı okuyamadık resmen.)
Gelelim iyi taraflara her zamanki gibi arkadaşlıklar arasındaki fedakarlıklar yüreğimize oturacak cinstendi. Hani pek çok kitapta oluyor böyle şeyler ama bu kitapta fazla bir dokunuyor yüreğimize,hissettiriyor kendini. Bu kitabın kahramanı ise tabi ki Simon'du zaten geçen kitapta bir fedakarlık yapmıştı ama bu kitapta harbi harbi uçtu.Kalplerimiz Simon için çarptı, onun için üzüldük. Neyse fazla konuşmayayım bu konuda. Okuyunca hak vereceksiniz,biraz da Cassandra'a kızacaksınız.
Magnus Bane'in Peru'da neler yaptığını bu seride öğrenemesek bile merak etmeyin son kitapta meşhur babayla tanışacağınız eklemeden geçmeyeyim ki bence spoi değil bu.
Jace-Clary aşkı kitabın başlarında cennet ateşi etkisiyle hafif düzeyde devam etti hayranları mutlu edecek gelişmeler mevcut.
Özetle serinin son kitabını bekleyenler okusun işte , göz yummaları gereken bazı şeylere rağmen.
Alıntılar...
"Evet, sadece esir tutuyorsun," dedi Magnus. "Bir şey istiyorsun. Clave'den bir şey ya da Clary ve Jace'ten bir şey. Sanırım ikincisi. Clave hiçbir zaman ilgini çekmedi ama kardeşinin ne düşündüğünü umursuyorsun. Onunla çok yakınız bu arada," diye ekledi.
"O kadar yakın değilsiniz." Sebastian hakaret eder gibi konuşuyordu. "Tanıdığı herkesin hayatını bağışlayacak değilim. O kadar deli değilim."
"Gayet deli görünüyorsun," dedi Raphael.
Raphael sırıttı."La belle Isabelle," dedi. "Bu imkansız biliyorsun,sen ve o."
"Ben vampir olduğum o da Gölge Avcısı olduğu için mi?
"Hayır. Sadece -nasıl derler- senin kulvarın dışında."
"Clary'in içinde sanatçı onun çok güzel olduğunu biliyordu. Tıpkı panterler, parıldayan zehir şişeleri, ölülerin cilalı iskeletleri gibi güzel. Luke bir keresinde Clary'ye yeteneğinin sıradan şeylerdeki güzelliği ve dehşeti görmek olduğunu söylemişti. Sebastian hiç de sıradan biri olmamasına karşın, onda ikisini de görebiliyordu."
"Bilmeni isterim ki bir başka hayat istemezdim," dedi Clary. "Seni bana getiren bu hayat oldu."
"Biliyorum,"dedi Simon."Biliyorum ve umurumda değil. Jace bir keresinde bana topuklu çizmelerinle yüreğimi ezip geçebileceğini söylemişti ve bu beni durdurmadı."
Isabella şaşkınlık içinde kesik bir kahkaha attı."Bunu söyledi mi gerçekten?Ve sen hala buradasın öyle mi?"
Simon ona doğru eğildi. Eğer nefesi olsaydı saçlarını dalgalandırabilirdi. "Bunu onurlu bir şey sayardım."
"Bir mühürle birinin sizi sevmesini sağlayamayacağınız gibi kederi de dindiremezdiniz. Büyü de bir yere kadarmış,diye düşündü Clary. Ve kırık kalbi onaracak bir şey yoktur."
"Kazara felakete yol açabilecek bir şey yapma demiştin,"dedi Magnus. "Şaka yaptığını biliyordum.Fakat bir şekilde yaklaşan felaket hissinden bir türlü kurtulamadığım zaman bu pek de komik olmuyor. Valentine Morgenstern neredeyse Gölge Avcıları'nın kökünü kurutuyordu ve oğlu zeka bakımından ondan iki kat, kötülük bakımından altı kat daha iyi. Ve tek başına gelmeyecek.Yardım alıyor ,babamdan daha güçlü iblislerden, başkalarında..."
Sebastian sırıttı. "Kazanamayacaksın," dedi. "Senden daha iyiyim ve her zaman öyleydim. Dünyadaki en iyi savaşçı bile olabilirim."
"Aynı zamanda alçakgönüllüsün de."dedi Jace ve kılıçlarını kulak tırmalayıcı bir sesle birbirine sürterek ayırdı.J ace menzil dışına çıkacak kadar geriye çekildi.
"Ve Clary yüzünden bana gerçek anlamda zarar veremezsin," diye sürdürdü sözlerini Sebastian acımasızca."Tıpkı senin yüzünden Clary'nin bana zarar veremeyeceği gibi.Hep aynı dans. İkiniz de fedakarlık yapmak istemiyorsunuz." Yanlamasına bir darbeyle Jace'e saldırdı. Jace bunu savuşturdu fakat Sebastian'ın darbesinin gücü koluna bir şok yaratmıştı."İnsan da iyiliğe olan tüm o takıntınızla, içinizden birinin daha büyük bir dava için diğerinden vazgeçeceğini zanneder. Ama hayır. Aşk temelinde bencilce bir şeydir. Ve ikinizde bencilsiniz."
Clary,Emma’ya döndü. Hala gözlerini dikmiş ona bakıyordu.
"Jace Lightwood’u tanıyor musun?" dedi.Emma.
"Ben- Ne?"
"Meşhurdur," dedi Emma gizlemediği bir heyecanla. "En iyi
Gölge Avcısı’dır o.En iyisi."
"Kahramanlar her zaman kazanan kişiler olmak zorunda
değillerdir," dedi. "Bazen kaybedenlerdir de. Ama savaşmaya devam ederler,geri
dönerler.Pes etmezler.Onları kahraman yapan da budur işte."
"Clave böyle mi düşünüyor?"diye sordu Clary.
"Ben böyle düşünüyorum,"dedi Jace dikkatini ona vererek. "Ve biliyorsun, ikimiz de Sebastian’ı onlardan çok daha iyi
anlayabiliyoruz.Onlar Sebastian’ı zerre kadar anlamıyor."
"Ne kadar da şanslılar."
"Ona zarar vermeyecek,"dedi Magnus. "Jocelyn’i
kastediyorum."
"Verebilir de,"dedi Raphael. "Zırdelini teki."
"Neden ona zarar vermeyecekmiş ki?"Luke patlamak üzere olan
bir korkuyu zaptediyormuş gibi konuştu. "Annesi olduğu için mi?Bu işler böyle
yürümez. Sebastian’ın işleri böyle yürümez."
"Annesi olduğu için değil,"dedi Magnus. "Clary’in annesi
olduğu için. Bir baskı gücü o. Ve o bunu kolay kolay bırakmayacaktır."
"Clary’i sana veda ederken duydum.Seni sevdiğini söyledi."
Simon ona baktı. "Evet ama onu
kast etmemişti. Izzy…"
"Bunu biliyorum," diye karşı çıktı Isabelle. "Lütfen bunu
biliyorum. Ama bunu öyle rahatlıkla söyledi ki ve sen de öyle rahatlıkla
karşılık verdin ki. Ben daha önce bunu hiç kimseye söylemedim. Benimle ilişkili
olmayan kimseye."
"Bunu birlikte halledecektik,hatırladın mı?Beni bunun
dışında bırakmak yok. Kahramanca somurtmak yok."
"Önümüzdeki olimpiyatlarda Idris için somurturum diye
düşünüyordum." Dedi Jace. Sesi şimdiden
yumuşamış,kendine duyduğu nefreti yansıtan sertliği,burukluğu gitmiş,neşesi
yerine gelmişti.
"Alec’le çiftler somurtmasında yarışabilirsiniz," dedi Clary
gülümseyerek. "Altın madalyayı kaparsınız."
"Kalbinin çok fazla şey kapsadığını ve bir noktada paramparça olacağını hissettin mi hiç?"
"İnsan vücudunda trilyonlarca hücre var," dedi. "Ve vücudumdaki her hücre seni seviyor. Bazı hücreler ölüyor,yerine yenileri geliyor ve yeni hücrelerim seni eskilerinden daha fazla seviyor. İşte bu yüzden seni her gün bir öncekinden daha fazla seviyorum. Bu bilimsel bir gerçek. Ve öldüğüm zaman vücudumu yaktıklarında havaya karışan küllerden ibaret olacağım ve toprağın,ağaçların,yıldızların bir parçası. O havayı soluyan,o toprakta büyüyen çiçekleri gören ya da yıldızlara bakan herkes seni hatırlayacak ve sevecek çünkü seni o kadar çok seviyorum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder