Kitap Künyesi
Adı:Kör Baykuş
Orijinal Adı:BÛf-i Kûr
Yazarı:Sadık Hidayet
Çevirmen:Behçet Necatigil
Yayınevi:Yapı Kredi Yayınları
Sayfa:95
Roman anlatıcının kimseye anlatılmayacak
derdini yazmaya karar verişiyle başlıyor. Az çok karakteri tanıyoruz.Bolca
afyon içen,evine kolay kolay yemek girmeyen bir köşede doğduğunda şişlenmiş
şarabı olduğundan bahsediyor. O kalemdanların üzerine resimler çizen bir
ressam.Sürekli aynı resmi çizmesi bir hayli ilginçken çizdiği resimdeki kadını
evinin penceresinden baktığında karşısında görmesi olayı dahada ilginç
kılıyor.
Ve en kafa karıştırıcı an adamın
sonrasında o pencere yerine duvar bulması olsa gerek.
(Şu anda bile roman fazlasıyla karışık mı
gözüktü gözünüze emin olun 70 sayfalık bu hikaye geçmiş,gelecek
karmaşasında karakterlerin dağılımında ve benzerliğinde daha da karışacak bir
roman.)
"Canlılar dünyasıyla aramdaki bağlar koptu kopalı,önümde biriken şeyler geçmişin anıları herhalde. Geçmiş,gelecek,saat,gün,ay ve yıl hepsi aynı şey. Değişik dönemler,çocukluk,gençlik,ihtiyarlık,benim için boş sözlerden başka bir şey değil bunlar. Bunlar sıradan insanlar için,ayaktakımı için,evet işte aradığım kelime,ayaktakımı için ki onların hayatları senenin mevsimleri gibi belirli mevsimlere,dönemlere bölünmüştür ve onlar hayatın ılımlı kesimlerinde güvence altındadırlar. Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta.,öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti."
"Canlılar dünyasıyla aramdaki bağlar koptu kopalı,önümde biriken şeyler geçmişin anıları herhalde. Geçmiş,gelecek,saat,gün,ay ve yıl hepsi aynı şey. Değişik dönemler,çocukluk,gençlik,ihtiyarlık,benim için boş sözlerden başka bir şey değil bunlar. Bunlar sıradan insanlar için,ayaktakımı için,evet işte aradığım kelime,ayaktakımı için ki onların hayatları senenin mevsimleri gibi belirli mevsimlere,dönemlere bölünmüştür ve onlar hayatın ılımlı kesimlerinde güvence altındadırlar. Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta.,öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti."
Ardından anlatıcının geçmişine
gidiyoruz.(Geçmişinde beni en çok etkileyen şey ise babası ve amcasının kobra
yılanı mevzusu eminim okurken sizinde tüylerinizi diken diken edecek.) Halası ve
dadısından bahsedip halasının kızıyla evlenip bir nevi lanetlendiği günlere
dönerken eşlik ediyoruz kendisine.
Aşkını,tutkusunu, kasvetli odasının
havasını içimize çekiyoruz...
"Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder.Bizler ölümün çocuklarıyız,hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır.Hayatın derinlerinden seslenir yanına çağırır bizi. Ve biz, henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda,ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak,bunun nedeni ölümün seslenişini duymuş olmamızdır... Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder çağır bizi. Her birimiz ansızın,sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz,bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı,mekanı fark etmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile düşündüğünü;ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak,düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün."
Gelelim yorumuma başyapıt olarak
nitelendirilen bu eser Goodreads'ın ölmeden önce okunması gereken 1001 eser
listesinde yer alıyor. Yorumları okudukça kitapta özümsenecek,anlayacak çok şey
olduğunu görüyorum ve pek çok yorum kitabın en az iki kez okunması gerektiğini
vurguluyor ki fazlasıyla doğru bir tespit çünkü okuduğum zaman özümseyemediğim
çok fazla şey olduğunu fark ettim. O yüzden çok yakın bir zamanda olmasa
da bu kitabı tekrar okuyacağım.Şu an için bunlar dışında romanın fazlasıyla
kasvetli bir hava da ağır ağır ilerlediğini,oldukça içten betimlemeleri
olduğunu belirtebilirim.
İkince okuduğum zaman güncellemesini
yapmayı düşünüyorum.
Burada bu baskıda önsözde İran
Edebiyatı'ndan bahsedilmekte kitabın sonunda ise Sadık Hidayet'in yakın bir
arkadaşı Bozorg Alevî tarafından hayatı anlatılmakta. ki kesinlikle okunması gerektiğini
düşünüyorum. İntiharı ve ölmeden önce başladığı hikayenin girişi beni bir
hayli etkiledi.
"Annesi "Salgı salamaz ol!" diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider.-Hidayet'in hayat hikayesi miydi bu?"
"Annesi "Salgı salamaz ol!" diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider.-Hidayet'in hayat hikayesi miydi bu?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder