DE TWAALF- THE TWELVE (2019-2020)/ BCP HAZİRAN AYI

 Frie Palmers (Maaike Cafmeyer) Belçika'nın Ghent şehrinde yaşayan bir okul müdürüyken kendini Milenyum Davası'nda yargılanırken bulur. 

Frie hem kızı Roos'u hem de 18 yıl önce en yakın arkadaşı Brechtje Vindevogel'i (Lynn Van Royen) öldürme suçlarından mahkemeye çıkmıştır ve 12 jüri üyesi onun bu suçları işleyip işlemediğine karar verecektir. 

Dava süreci başlar. Frie'nin zorlu bir boşanmanın sonunda geç yaşta sahip olduğu kızı Roos'un velayetini de kaybettiğini öğreniriz. 

Eski kocası Stefaan De Munck (Johan Heldenbergh), kendisi aynı zamanda 18 yıl önce öldürülen Brechtje'nin de sevgilisi olur, yeni partneri Margot ve Margot'un annesi ile kızlarına bakarken, Frie  onları rahatsız etmekte ve kızını izlemek için evlerine gitmektedir. 

Bir gün Roos saldırıya uğrayınca gözler depresif ve saldırgan halleriyle nam salan Frie'e çevrilir. Zaten öncesinde Stefaan Frie'nin en yakın arkadaşını öldürdüğünü kendisine itiraf ettiğini polislere söylemiştir. 

Özetle bütün oklar Frie'i gösterince polis delilleri toplamaya başlar.

Mahkeme süreci kadar onu yargılayacak jüri üyelerinin de yaşamları merkezimizde olur. 

 Kendisi de bir kurban olan Holly Ceusters (Charlotte De Bruyne), kızına çok düşkün bir baba olan Carl Destoop (Zouzou Ben Chikha) jüri başkanlığı yüzünden çekişmektedir.

İnsanlarla anlaşmakta sorunlar yaşayan Arnold Briers (Peter Gorissen) ise gürültülü komşularıyla uğraşırken elden geldiğince davaya odaklanmaya çalışmaktadır. 

İnşaat şirketi sorunlara gebe olan  Joeri Cornille (Tom Vermeir) Holly ile yakınlaşırken bu sorunlarla mücadele edecektir.

Basınla konuşmaya pek bir hevesli Noël Marinus (Piet De Praitere) ve kocası tarafından zorbalığa, şiddete uğrayan yedek jüri üyesi  Delphine Spijkers (Maaike Neuville) dizide bizlere fazlasıyla eşlik edecek diğer jüri üyeleridir. 

Frie'nin başarılı ötesi avukatı  Ari Spaak'ın (Josse De Pauw) savunması, tanıkları dinlerken ortaya çıkan gerçekler Frie'nin suçluluğu hakkında jüriyi şüphe düşürse de kendi sorunlarıyla boğuşan jüri üyeleri karar anına kadar dava sürecini ikinci plana atar. 

Bizlere de son ana kadar şaşırtmacalı ve gizemli bu yolcuğa eşlik etmek kalır hem de jüriden daha fazla. 

Blogları Canlandırma Projesi 6 ayı geride bıraktı. Umuyorum ki daha nice 6 aylarımız olur. Bu ay temamız mahkeme-adalet-hukuk kavramlarını içeren eserlerdi. Çok sevdiğim bir tema olmasına rağmen hem film izleyemedim hem de yazımı geç yayınladım. Temmuz ayında inşallah daha dolu geçecek bir temamız var. 

The Twelve 10 bölümden oluşan bir Belçika dizisi. Son kısımlarına kadar çok beğendiğim bir yapımdı ama final kısmını ne yazık ki sevemedim. Finali eleştirmeye başlamadan sevdiğim ve sevemediğim yerlerden bahsedelim. 

Öncelikle dizi akıcıydı, yargı sürecini ele alan yapımları sevenler için ideal. Bölümler de 45-50 dakika kadardı ve bazıların son sahneleri hemen öteki bölüme geçmeyi icap ettiriyordu. Dava süreci fena işlenmemişti yer yer Frie'nin suçlu yer yer masum olduğunu düşündük. Kesin kanıya varmanın zor olduğu bir davaydı bence. Frie bir bakıyoruz polisin günah keçisi, kocasının ve yeni ailesinin sorunlu diye göstermek için komplo kurduğu bir kadın bir bakıyoruz arkadaşını ölümün arkasından onun sevgisiyle evlenen, boşanmayı hazmedemeyip çıldıran bir kadın. 

Bir anne çocuğuna zarar verebilir mi ya da kim bu masum çocuğun canına kastedebilir diye düşünüp duruyoruz. Bazı gerçekler bizi bile insanlardan tiksindiriyor, polisin Frie üzerine oynadığını görmek şüphelerimizi arttırıyor. Bay Spaak'ın yerinde sorduğu sorular, bir psikiyatristin raporuyla zihnimizde çekişmeye başlıyor, galibin kim olacağı muallak. 

Sadece dava süreci değil bizi düşündüren, kocasının zorbalığı altında ezilen Delphine, ailesinin kaybıyla boğuşan Holly, vicdanıyla pençeleşen Joeri... Bir yanımız jürinin hayatının davayla birlikte ilerlemesinden, birazda jürinin gözünden bakmaktan memnun, bir yanımızsa keşke onlar dava hakkında tartışsa da izlesek demekte. Gene de jürinin hayatının davaya yedirilmesi güzel ve başarılı olmuş tabi bir noktaya kadar. Özellikle son iki bölümde içimizden hadi artık kim suçlu öğrensek derken Noël'in vicdanına yenik düştüğünü görmek, bir önceki gecenin flashback sahnesini izlemek can sıkıcı bence. 

Gelelim finale. Bundan sonrası az buçuk spoiler olabilir. Tabi suçluyu ve sonucu alenen yazmayacağım ama gene de üstü kapalı laflarımdan tat kaçıran detaylar fark edebilirsiniz.  O yüzden direkt son söze atlayabilirsiniz, diziyi izlemedim ama izlemeyi düşünüyorum diyenler.

Dizi son on dakikasına kadar yazılmış, senaristler on dakikalık sahne hakları kalınca mecburen x kişisini suçlu yapalım demişler gibi hissettim. Daha da ilginci jürinin toplanıp bazı gerçekleri bütün saptırmalara rağmen yakalayabilmesi oldu, lay lay lom takılan insanlar beş dakikada ikinci kez izledikleri videodan muazzam derecede başarılı bir tespit yaptılar. Yetmedi bütün yalanlara, kanıtlara, komplolara rağmen  bir de doğru karar verdiler. Mesela bu dava da Frie yerine Stefaan sanık olsa onun da suçlu çıkacağı kanıtlar vardı ama jüriden kimse adam akıllı yönlendirmedi finalde. Sonrasında dizinin oldukça saçma mesajı vardı, bütün yanlışlar toplanıp bir doğru edebilir gibi ya da Roos'un ölümüne sebep olan kimse yeterince ceza almıştır çünkü onu seviyordu gibi. Bir de Marc'ın kızının katilini resmen öğrenmemesi büyük eksiklikti.  Kesinlikle daha farklı ve daha tartışmalı bir final bölümü bekliyordum. 

Son söz her ne kadar finali ile uyuşamasak dahi, süreci güzel olan bir mahkeme dizisiydi ve bu türe ilginiz varsa Belçika atmosferini de soluyacağınız bu yapıma şans verebilirsiniz.