30 Eylül 2018 Pazar

LA CASA DE PAPEL YORUM

Popülaritesi bir anda alıp başını giden, çok izlenen, çok beğenilen La Casa De Papel'i yorumlayacağım bugün sizlere. Dizimizin konusuna az çok aşina olduğunuzu düşünsem de minicik bir özet geçeyim.
 
Profesör lakaplı deha İspanyol Darphanesi'ne girip, orayı soymak yerine bir süre orada kalıp, mekanı ve rehineleri  para basmak için kullanacakları detaylı bir soygun planlar. Kaybedecek bir şeyi kalmayan 8 suçluyla birlikte planı hayata geçirir.
Her şey tahmin ettikleri gibi gelişecekken araya duygusal mevzular girer bize de soyguncuların akıbetini izlemek kalır.

Birazcık karakter incelemesi yapalım. 
Profesör-Álvaro Morte
Açılın... TV tarihinin en zeki karakterleri arasına bir isim daha yazılıyor... Profesör her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayan, her hamleye karşı 3 hamle yapan ama insanlarından da duyguları olabileceğini hatta o duygulardan kendisinin de nasipleneceğini unutan adam. Karaktere davasından ötürü çok bir sempati besleyemedim sebepleri azıcık aşağı yazacağım. Ama adam her şeye rağmen zeki, planlı, detaycı.

Tokyo-Úrsula Corberó
Soyguncuların bağ kurmamak adına kendi isimlerini kullanmayıp şehir isimleri aldığını biliyor muydunuz? Tokyo sinirlerinizi zıplatacak bir karakter. Belki bazı anlarda pratik düşünüyor ama genelde her an her şeyi yapıp bir çuval inciri berbat edebilecek potansiyeli var. Ne potansiyeli ya hatunun enerjisini dizi boyunca zırt pırt kinetiğe çevrildi bilesiniz. Aşk hayatı da bir o kadar can sıkıcı. Çekilir karakter değil sizin anlayacağınız ama Allah var kadın bayağı güzel oynuyor. Bazı sahnelerdeki mimikleri beni benden aldı. Ah ayrıca diziyi onun ağzından izliyoruz bilesiniz. 

Berlin-Pedro Alonso
Soygunun yöneticisi güya kurallara çok dikkat ediyor ama en önemli kuralı daha başlardan kendi bozuyor. Karaktere karşı ikilemdeyim ama rehineleri sakinleştirme, medyayı manipüle etme işlerinde oldukça başarılı. Bazı anlarda soğukkanlılığını korumasa da takdire şayan. Ayrıca adam Tokyo'yu postaladı bu da artı hanesine yazılır. 

Nairobi-Alba Flores
Dizinin en sevdiğim karakteri, acayip bir görev aşkı var kadında. Rehinelerden birinin en sevdiği patronu, varın siz düşünün gerisini. Ayrıca çok doğal, samimi. Rehinelerle en çok empati kuran soyguncu kanımca. Kadın saltanatını bile başlattı. Gerçi son bölümde ısrarla şu parayı da basalım şunu da yapalım deyip, ısrarla yakalanmayı beklemesine az sinir olmadım inkar etmeyeceğim. 

Rio-Miguel Herrán
Ekibin en genci, bilgisayar dehası, Tokyo'nun sevgilisi. Soyguna gerekli bir karakter ama yapbozun uymayan parçası gibi. Kendisi de bunu sorguluyor hatta "sizler gibi değildim, iyi bir işim vardı." falan filan. İticilikte Tokyo ile birlikteyken sınır tanımıyorlar. 

Moskova-Paco Tous
Sessiz sakin, işinde gücüne bir adam ama her şeyin de farkında. Yeri gelince itinayla sağlam laflar edebilir. Tokyo'nun karakterini çözmüştür keşke onun yüzünden başına geleceğini de çözseydi.

Denver-Jaime Lorente
Moskova'nın oğlu, soygunun en gereksiz karakteri (hatta bu kendisi de sorguluyor) baba torpiliyle işe dahil oldu herhalde. Gerçi Tokyo'yu falan seçen Profesör Denver'i de seçebilir. Neyse bu adam da rehinelerden biri ile yaşadığı aşkla gündemde. Artık Mónica Gaztambide'nin hissettiği Stockholm Sendromu mu, gerçek aşk mı? izleyip karar verin.

Helsinki-Darko Peric/Oslo-Joseph Whimms
Onları için iki kelime yeter. Görev adamları...  Haklarında çok bir şey bilmiyoruz. Oslo zaten konuşkan değil. Helsinki ise biraz daha cana yakın ama emir demiri keser sözünü ilke edinmiş.

Arturo Román-Enrique Arce
Bir rehine ama sürekli kaçma girişimlerinde bulunup, soyguncuların sabrını ölçüyor. Aslında hepimizin yapmak zorunda kalacağı şeyi yapıyor. Haksız esaretinden kurtulmaya çalışıyor ama adama öyle bir ol biçmişler ki nefret etmemek elde değil. Kaçmak için hep birilerini kullanıyor onları ateşe atmaktan zerre çekinmiyor. Tamam isyan et, kurtulmaya çalış ama bunun için hamile metresini, liseli çocukları kullanma bi zahmet. 

 Raquel Murillo-Itziar Ituño
Soygun-Rehine krizini yöneten, Profesörle pazarlığa oturan müfettiş. Aynı zamanda eski eşi tarafından şiddet görmüş bekar bir anne. Raquel sempatimizi hayatını anlattığı an kazanıyor tıpkı Salva'nın sempatisini kazandığı gibi.Ah Salva kim derseniz kendisi kaleyi içten fethetmeye çalışan Profesör'den başkası değil. Dizi boyunca yer yer senden iyisi yok dedikleri Raquel'in aman aman başarısını göremedik üstelik daha sevgilisinin soyadını dahi bilmeden onu eski eşiyle tanıştırmaya çalışacak kadar hesapsız kitapsız. Bu soygundaki bazı ayrıntıları nasıl yakaladı şaştım kaldım. 
Fazla da hakkını yemeyelim karakterin, boş bir insan değil. Ayrıca ekipteki diğer kişilerden daha mantıklı olduğu anlar bolca var.

Bu karakterler dışında yıldız rehine unvanına sahip Alison Parker (María Pedraza) ki kendisi İngiltere Büyükelçisi'nin kızı olur, Denver'in aşkı Monica, Raquel'e platonik hisler besleyen Angel, Raquel'in az biraz göreceğimiz ailesi ve krizi çözmek için çalışan görevliler de kısaca bahsedilmesi gerek karakterler içerisindeler.
Gelelim diziyi nasıl bulduğuma. Bence La Casa de Papel güzel ama abartıldığı kadar olmayan kulvarında yer alan bir dizi. Dizideki eksik noktaları başka bir yapımda izlesek mesela yerli bir yapımda bolca eleştiri alırdı ya da Amerikan yapımı olsa bu dizi bolca Hollywood Klişesi lafını duyardık ama İspanyollar yapınca nedense bağrımıza basmışız. Eksik yerleri tek tek yazmayacağım ama gözüme batanlardan birazı ekleyeceğim.

Spoiler....
İlk olarak robot resim olayı. Hadi tanığımız korkudan resmi sildi, çizer bitmiş resmi tekrar çizemedi mi ya da program geri almasını sağlayamadı mı hadi bunları da geçeyim, Profesör'ü gören diğer polis bir resim çizdiremedi mi?
İkincisi Angel Raquel'e milyon tane mesaj bırakıyor her ne hikmetse parmak izi sonucunu öğrendiği an tam da mesaj kutusunun dolduğu an oluyor. Angel yılmıyor evin telesekreterine mesaj bırakıyor. Tam da bu arada kendini komaya sokacak kazayı geçiriyor. Mesajı Raquel'in annesi alıyor, kızına ulaşamıyor ama pek çok şeyi unutan kadın kızının bir kere başka bir numaradan aradığını unutmuyor ve gidip Salva'yı arıyor. Salva olayı anlayınca soluğu Raquel'in evinde alıyor ve anneyi öldürmek üzere bir plan tasarlıyor. Son dakika plandan cayınca kadının unutkanlığını fark ediyor ve eliyle koymuş gibi notu bulup imha ediyor. Eve gelen Raquel'e de sana sürpriz  yaptım deyip olaydan güzelce yırtıyor. Şu olay silsilesinin olma olasılığı kaç Allah aşkına? Milyonda bir bile değil bence. Güya kusursuz bir plan ama resmen şans faktörü ile ayakta kaldı.
Rehinler içinde herkesi kışkırtan Arturo'u dizi boyunca neden bir yere kilitlemediler merak konusu ayrıca dizinin en saçma yerlerinden biri. Adam sorun çıkarıyor gün gibi meydanda.
Final zamanı her şey çok aceleye gelse de Alison'u saklasalar ve polisi şaşırtsalardı ya da gidecekleri kasaya da bomba düzeneği kursalardı rahatlıkla vakit kazanırlardı. Ama illaki birinin şaşaalı bir şekilde veda etmesi gerekiyordu.
Polisin eksiklikleri o kadar fazla ki... En basitinden Tokyo'nun dönüşü. Motosikletli kızımızı göz göre göre darphaneye gönderenlere ne demek lazım bilemiyorum. Çok mu zordu lastiği patlatmak, o kadar polis bu olaya nasıl mani olamadı? Ya Alison'un rehine olmasına rağmen neden İngilizler damlamadı olaya. Soyguncuların kızı giderken yanlarında götürmeyecekleri ne malumdu? En azından işlere burnunu sokmaya çalışan MI6 ajanı görmeliydik.
Bunu da bazı yorumlarda görüp hak verdim. Profesör bu kusursuz planı nasıl böyle insanlara emanet edebildi? Hadi bazıları neyse de Tokyo ve Denver "itinayla plan batırılır" diye bas bas bağırıyorlar.
Gelelim sistem eleştirisine. Profesör AB karşılıksız para bastı, hem biz para çalmıyoruz polisten zaman çalıyoruz gibi laflarla yaptıkları işi masumlaştırmaya çalışsa da dediklerine katılamadım.
Sen belki para çalmadın ama rehinlerin hayatlarından günler çaldın, onların ailelerinin uykularını çaldın, eşi dostuyla çocuğuyla geçireceği vakitten mahrum ettin. Karnı burnunda olanları bile salmadın. O rehinelerin iş gücünü çaldın, soruşturmaya katılan görevlilerin iş gücünü, uykularını çaldın. Çatışmalarda kamuya zarar verip, vergi mükelleflerinin vergilerini çaldın. Para basarken muhtemelen ekonomiyi sarstın. Belki para çalmadın ama başka şeyler çaldın. O da yetmedi o parayı sadece aranızda paylaştınız, ihtiyaç sahiplerine bile dağıtmadınız. Siz Robin Hood falan değilsiniz sadece suçlusunuz ve suç işlerken de vicdanınızı rahatlatmak için sadece zaman çalıyoruz, kimseye zarar vermeyeceğiz ilkesini tekrarlıyorsunuz.
Peki neleri güzeldi bu dizinin? Aklıma ilk müzikleri geliyor, tek kelimeyle müziklere bayıldım. Sonra bazı oyuncular cidden başarılıydı. Kurgunun ana fikri çok zekiceydi yalnız bunun da Inside Man filminden esinlenildiği söyleniyor. En iyi kısımlardan biri detaylı planlamaydı. Her hamlenin düşünülmesi diziyi güzelleştiriyordu. Bazı karakterlerin derinleştirilmesi de başarılıydı,  aşırı abartılmadan ince ince işlenmişti. Spoiler almasam bazı olaylar beni şaşırtabilirdi. Mesela ben Tokyo'nun gönderilişini asla öngöremezdim.  Bunların dışında sistem eleştirisini şahane bulanlar var ama ben yukarıdaki sebepten ötürü pek etkilenmedim. Ayrıca karakterlerin isimlerinden tutun maskelerine kadar her şeyin bir anlamı olduğu yazılıp çiziliyor, bu detay da pek çoğunuzu etkiler bence.
Bolca eleştirsem de dizinin yeni sezonunu izleyeceğim, izlemeyenlere de eğer izleyeceklerse beklentiyi yüksek tutmamalarını öneririm :)

10 yorum:

  1. Ben de 1. Sezondan sonrasını izlemedim daha. Neden bilmiyorum soğudum biraz ilk başlarda profesörün zekasına hayran kalmış olsam da :) güzel yorumlamışsınız sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhtemelen bazı detaylar gözünüze batmıştır :(

      Sil
  2. ben diziyi dizi olarak kabul edip sevenlerdenim yani şans faktörü dizi olduğu için öyle olması gerektiği için devreye girmiş kabul ediyorum.. favori karakterim Berlin ve Nairobi oldu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı yerler gözüme fazla battı ne yazık ki :( Nairobi'e ben de bayılıyorum :)

      Sil
  3. hiç izlemedim, daha doğrusu hiçbir şey izleyemiyorum, aslında tek bir diziyi düzenli izlemek istiyorum :)

    YanıtlaSil
  4. Bu diziyi izlemeyen azınlıktayım. Merak ediyorum ama içimden bir ses övüldüğü kadar iyi olmadığını söylüyor. İzleyip göreceğim :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzledikten sonra yorumunu bekliyorum ama bence de övüldüğü kadar değil :)

      Sil
  5. Takibe aldım diziyi en yakın zaman da izleyeceğim. Tavsiye ve yorum için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil