27 Nisan 2016 Çarşamba

YABANCI-ŞAHMERAN / ÖZNUR YILDIRIM

Kitabın Künyesi
Kitabı Adı:Yabancı - Şahmeran 
Yazarı:Öznur Yıldırım
Yayınevi:Pegasus Yayınları
Sayfa:598

 Doğa Güngör on sekiz yaşında lise son sınıfta okuyan buz gibi olmasından dolayı arkadaş çevresi olmayan bir genç kızdır. Doğa'nın aile dostluğu sebebiyle mecburi olarak takıldığı Umay dışında hiçbir arkadaşı yoktur. İlerleyen sayfalarda Doğa'nın Ankara Emniyet Müdürü olan babası Osman Güngör yüzünden bu kadar içine çekildiğini kendini buzdan duvarlarını arkasına sakladığını öğreniyoruz ona destek vermeyen ve polis olan abisi Atalay Doğa'nın buzdan duvarlarını daha da kalınlaştırdığı gibi ailesiyle de arasını açıyor.
"Derin yaraların ruhta bıraktığı izlerden oluşan haritayı ezbere bilen yine o ruhun sahibiydi, bu yüzden insanın en güçlü düşmanı yine kendisiydi."


Ediz Çağıran yirmi dört yaşında, hukuk okuyan, zengin, çimen yeşili gözlü, yakışıklı bir erkek. O bu güzelim tablo onun babası Levent Çağıran'ın öldürülüşünden sonra intikam yemini etmesiyle bozuluyor. Ediz'in gözleri kararıyor ve kanun kaçağı babasını çatışmada öldüren Atalay Güngör'den ayrıca babasının bazı müvekkillerinden intikam almak içi kolları sıvıyor. Babasının masum olduğunu inanan ve ilk cinayetini yirmi dört yıl önce annesini öldürerek gerçekleştirdiğini düşünen Ediz Atalay'dan intikam almak için Doğa'yı öldürmeye karar veriyor ta ki onu görüp planını değiştirene kadar.
"Nefret tarafından terk edilen intikam kadar, yenilginin topraklarına sığınan bir savaşçı kadar içimdeki çaresizliği, aldığım her nefeste biraz daha büyütüyordum. Acı benim içimde miydi yoksa acı içinde miydim, bilmiyordum ama bir katil, her şeyi yakacak olan o yangını benim ruhumda başlatmıştı.
Ve ben alev alev yanıyordum."
Ediz Çağıran Doğa Güngör'ü Umay'ın sevgilisi ayağına yatarak kaçırmayı başarıyor. Bu olaylar ışığında arasının bozuk olduğu abisinden intikam almak için masum olduğu halde kaçırılan kurban Doğa ve gözünü bürüyen nefret yüzünden masum suçlu ayrımına girmeyen karşısındaki on sekiz yaşında bir kız olsa da insaniyetten uzak olan katil Ediz baş başa kalıyor.
"İntikam için cehenneme çevirmeye çalıştığın hayatlar var. Atalay'ın hayatı,babamın hayatı... Bizim hayatımız zaten cehennem. Boşuna uğraşıyorsun Çağıran."
Ankara'da başlayan, kimsenin bilmediği bir dağ evinde devam eden kurgu gelişen olaylar yüzünden Hatay'a taşınıyor. Doğa dağ evinde kaçmaya çalışırken Ediz en sonunda onu gönderiyor ve gerçek suçludan intikam alacağını ekliyor. Bu cümle Doğa'nın kafasına dank ediyor ve abisi ölmesin diye Ediz'le anlaşma yapıyor. Bu anlaşma Doğa'nın Ediz'in her dediğini yapmasından ibaret.
Ediz arkadaşları Gece ve Uygar ile Doğa'yı da yanına alıp Hatay'ın yolunu tutuyor. Özel bir koleje sahte evraklarla kayıt yaptırarak sınıflara yerleşiyorlar. Ediz'in yeni hedefi Kutay, Doğa'nın ilk görevi kendini Kutay'a aşık etmek.
Doğa neyi niye yaptığını bilmese de ailesi uğruna bu yeni hayatını eski alışkanlıklarını değiştirerek uyum sağlıyor.
Sayfalar ilerliyor ve bize de Ediz ve Doğa'nın sonunun ne olacağını okumak kalıyor.
"Az önce gördüğüm Ediz Çağıran bir yabancıydı. Aslında Ediz Çağıran'ın kendisi bir yabancıydı, o kadar farklı kişiliklere bürünebiliyordu ki onu her şeyiyle tanımak imkansızdı."
Oldukça uzun bir özetten sonra gelelim yorumuma.
 Wattpad kitaplarını takip etmem hatta yanılmıyorsam şuana kadar Wattpad üzerinde başlayan yolculuğunu kitap olarak sonlandıran onca eserin arasında okuduğum ilk  kitap Yabancı.
Yabancı'nın popülerliği beni çok etkilemezken kitabın Pegasus Yayınları'ndan çıkacak olması, yazarın bazı sorulara verdiği cevapları beğenmem, kapağı ve tanıtım videosunu bayılmam derken bir baktım kitabı almışım.
Kitabı değerlendirirken yazarın bu hikayeyi lisede yazmaya başladığını hatta şimdi bile 18-19 yaşlarında oluğunu göz önüne aldım.
"Ben nefretin arkasına saklanıyor olabilirim. Ama sen nefretin ta kendisisin."
Kitabın en rahatsız edici noktasıyla başlıyorum: iç bayan tekrarlar.
Çimen yeşili gözler, buzdan duvarlar, senin kocana acıyorum, sana bir tek ben zarar verebilirim ilk aklıma gelenler bunlar ve fazlasıyla sık tekrarlanmışlar. Biliyorum kitap 600 sayfa ve bazı tekrarları hoş görmek lazım sonuçta burada uzun bir post yazsak biz de aynı kelimeleri tekrarlayabiliyoruz ama dediğim gibi bu tekrarlar 600 sayfaya oranlarsak dahi haddinden on kat fazlalar.
İkinci nokta kurgudaki bazı alengirli noktalar. Şöyle ki Ediz o kadar güçlü bir karakter olarak çizilmiş ki soğuklarda çıplak gezer, kurşunları yer, uykusuz kalır ama kolay kolay hastalanmaz gardını indirmez, hasta olsa bile ateşten yansa bile basketbol oynayabilir. Etrafımızda bu tarz insanlara ne sıklıkta rastlarız bilmiyorum ama çizilen karakter nefret sayesinde bu kadar mükemmel bir şekilde ayakta kalamaz hele hele onun zengin ve genç olduğunu düşünürsek ajanlara taş çıkaracak bu performansı ondan bekleyemem. Sonuçta zihnin de bedenin de kaldırabileceği yükün bir sınır vardır. Bu noktada Ediz'in bu tarz bir hayata kolay katlanmasını sağlayan bir geçmişi olsa her şey bir düzene girebilir. Tıpkı Doğa'nın Ankara Emniyet Müdürü'nün kızı olmasa daha güzel olabileceği gibi. Çünkü Doğa'nın arkasının zayıflaması Doğa'nın Ediz'den korkmasını kaçma fırsatlarını geri tepmesini bir daha mantıklı kılar. Doğa her kaçış fırsatını teperken ben Ediz'in Atalay'ı kolayca öldürebileceği fikrini reddettim. Eğer Doğa uyarı yapsa eminim herkes korumasını sağlar ama şimdi zaten Doğa kaçırıldığı için sıradaki biz olamayız elinde zaten Doğa var psikolojisi Güngör ailesini daha korumasız kıldı.
"Ediz'in başına bir şey gelirse benim durumum ne olurdu? O zaman her şey tepetaklak bir hal alırdı."
Üçüncü  nokta, buradan sesleniyorum "Ey Stockholm Sendromu sen nelere kadirsin?" Doğa'nın Ediz'in yaptığı onca şeye rağmen Ediz'e sığınabilmesinin başka bir açıklaması olamaz, olmamalı. Eğer gerçek yaşamda bir sizi Ediz'in Doğa'ya yaptığının bırakın aynısını onda birini yapsa onu linç ettirmeye çalışır, uzak durması için mahkeme kararı çıkarttırırdınız. Öyle ayılıp bayılmaz, koşa koşa ona sarılmazdınız.
"Ölümlerden çok etkileniyorsun ufaklık. Ama kayan bir yıldızın altında dilek tutmayı romantik bulursun, eminim. Fakat şunu unutuyorsun. İnsanlar yıldızlar gibidir. Biri yok olur gider ama diğer tüm yıldızlar ışıldamaya devam eder."
İnsanlar bu noktada Ediz'in annesiz büyümesini öne sürerek onu savunacaksa hiç girişmesinler bu işe eğer annesiz büyüyen her erkeğin kadına yaptığı eziyetleri hoş göreceksek bunu hiçbir akıl kabul etmez. Ya da Doğa Atalay'ın kardeşi derlerse bunu da kabul etmem. Ki Ediz'in kadınlara karşı öküzce olan yaklaşımları yalnız Doğa'ya değil diğer kadınlara da gösterdiği için intikam hırsının arkasın sığınamayız.
"Hiçbir zaman kabullenmeyeceksin, değil mi?" diye sordum kuru bir sesle. Bana anlamayan gözlerle baktı. "Hayat bu Ediz. Herkes sevdiklerini kaybediyor. Elinden daha kim bilir neler alınacak? Her şeyin intikamını alamazsın."
"Elimden her şeyim alındı zaten," dedi duygusuz bir sesle.
Birbiriyle ilişkili olduklarından bu maddeye ekleme yapmak yerine dördüncü maddeye geçiyorum.
Karakterlerin kimi zaman çelişkili kimi zaman yersiz davranışlarda bulunmaları ya da konuşmaları.
En basiti kitabın başlarında Uygar'ın kendini tiyatroda zannettiğinden olsa gerek Doğa'ya lise yıllarının keyfini çıkar demesi. Ediz'in Doğa'yı öldürmesini geçtim, Doğa yaşasa bile bundan sonra bırakın liseyi hayatın keyfini çıkaramaz. Olayın bu kadar farkında olan birinin böyle bir laf etmesi tamamıyla yersiz olmuş.
"Lisenin tadını çıkarmaya bak," diye öğüt verdi Uygar. "Emin ol sonra çok pişman olursun. Kim ne derse desin, gerçekten en güzel yıllar lise yılları."
"Pişman olacak kadar yaşayacağımı sanmıyorum," dedim boş bir sesle.  "O yüzden sorun yok."
Doğa'nın daha dağ evindeyken Ediz'in üstünü örtmesi (Doğa Stocholm Sendromu'na yakalanmak için can atıyormuş resmen), Ediz'in Başak'a yakın olmasından sonra Başak benim düşmanım onun da düşmanı olmalı demesi, Gökhan Ediz'e bir şey yaptı diye kendinde endişelenme hakkı bulması, Gökhan'ın teklifine Ediz'e ihanet etmemi mi istiyorsun demesi,  Ediz'in yaptığı her kötülüğün bilincinde olmasına rağmen ısrarla ona sığınması, Ediz'e teşekkür için kahvaltı hazırlaması vb. o kadar şey vardı ki Doğa kendi içinde Ediz'e hissettikleriyle pençeleşirken bende kitapla pençeleştim. Tamam Doğa'nın babası ile sıkıntılı ilişkisi var tamam Doğa yalnız tamam Ediz çok yakışıklı ama bazı yerlerde gerçekten Doğa'ya sinir olmamak elde değil kaldı ki kızın eline kaç kere telefon geçti, kaç kere kaçma fırsatı geçti ama o illa Atalay'ı bahane ederek kaldı hatta sonlarda Ediz'i durdurabilecek tek kişi olduğuna inandığı için kaldı. Ve Ediz'in bazı ılımlı davranışlarına rağmen ısrarla Ediz'in kendisine hissettiklerini anlamadı.
Ediz babasının katilinin kardeşinden nefret ederken ondan hoşlanmaya başladı kendi içinde çatıştı ama öyle saçma şeyler söyledi ki tam dayaklık bir karakter olup çıktı.
Sana sigara dahi zarar veremez, sana mikrop dahi zarar veremez, sana korkmamanı emrediyorum, sana şunu yapmanı emrediyorum falan filan en kötüsü Doğa'ya Kutay'ı kendine aşık et deyip iş ilerleyince neredeyse Kutay'a yaklaşma diyecek duruma gelmesi.
"Dışarıdan soğuk, kibirli, insanlarla arasına sırf kendini beğendiği için mesafe koyan birine benziyor ama tanıdıkça öyle biri olmadığını anladım. Yıllardır karanlık bir kuyuda yaşıyor."
"Ve sen bu kuyuya su dolduruyorsun. Onu boğacaksın Ediz.
Bu arada siz siz olun Ediz'in kötü alışkanlıklarını benimsemeyin, ona bu açılardan özenmeyin.
"Babamın katilinin kız kardeşi yanımda ve ben ona hiçbir şey yapamıyorum. Senin çoktan ölmen gerekirdi."
Bir karar verin ya nefretinizin ya sevginizin arkasına sığının demekten başka bir şey diyemedim.
Bir de pat diye ortaya çıkan Gökhan karakteri var ama Gökhan her yerde karşımıza çıksa da  karakterlerimizin Hatay'da kaldığını eve saldırmıyor ya da büfedeki yangından sonra hastanede yalnız kalan Doğa'ya. Ayrıca Gökhan'ın Ediz'in ikizi olma ihtimali var özellikle Doğa'nın ona tanıdık gelen yüz hatları ve yeşil gözleri, Ediz ile tanışmadıklarını söylemesine rağmen bir süre aynı ortamda kaldık demesi umarım yazar Ediz ve Gökhan'ı ikiz yapmaz çünkü pek hoş kaçacağına inanmıyorum.
Ekleyeceğim son nokta kitaptaki yazım yanlışları umarım bundan sonraki baskılarda  düzeltilir.

Yukarıda yazdım da yazdım sanıyorum yazdığım en uzun eleştiri bu oldu sanki kitabı kötülemişim gibi bir durum da ortaya çıktı ama söylemeliyim ki ben kitabı sevdim devamını da okuyacağım hatta sonunun nasıl biteceğini de çok merak ediyorum.
Bu kadar şeyi yazmama rağmen yazarın kalemine bayıldığımı ileride daha başarılı bir kurgu ve daha deneyimli bir kalemle ortaya muazzam şeyler çıkartacağına inandığımı belirteyim.
 Kitaptaki bazı betimleri yazarın iki katı yaşındakiler kadar başarılı yazdığını, her ne kadar ben hızlı okuyamayacak bir durumda olsam da vakti olanların bu kadar küçük puntoya rağmen 600 sayfayı kısacık bir sürede bitirebilecekleri kadar akıcı yazdığını, özellikle bazı yerlerde heyecanın dozunu fazlasıyla arttırmayı başardığını söylemeden geçmeyeyim.
Her ne kadar Ediz ve Doğa beni bazen sinir etseler de yazar nasıl başardıysa her şey rağmen iki karaktere de bağlanabildiğimi itiraf edeyim. Zaten Ediz ve Doğa'nın arasındaki çelişkili ilişki bizimde içimizde ikilemler yaşamamızı sağlarken onlara bu yolda rahatlıkla eşlik etmemizi sağlıyor.
Kitabın kapağına, tanıtım videosunun muhteşem olduğunu Pegasus'un bu konuda harika bir iş çıkardığını söyleyip, devam kitaplarında da aynı başarıyı görürüz inşallah diyorum.
 Son söz Öznur Yıldırım'ın gelecek vadeden kendini geliştirdikçe bizi mest edecek yazarlardan olduğunu düşünüyorum Yabancı dört dörtlük olmasa da yazarın ilk eseri olması, on sekiz yaşından önce yazılması vb. durumları düşününce oldukça başarılı olduğunu söyleyebileceğim bir eser.  

20 yorum:

  1. Şu ana kadar okudum en uzun kitap eleştirisi oldu sanırım. Ama bravo çok güzel bir eleştiri yazısı. ^^ Ben Yabancı'yı Wattpad hikayesi olduğu ilk dönemlerde sıkı takipte okuyordum ama bir süre sonra hikayede bir tekrarlama hissettim ve okumak sıkıcı gelmeye başlayınca bıraktım. Zaten yazarda kişisel sebeplerle o dönem neredeyse 1 yıl gibi bir süre ara vermişti yazmaya. Yazarın yaşına baktığım da gerçekten yaşıtlarına göre çok yetenekli ama betimlemeleri çok kullanıyordu. Kitabın her iki cümlesinden birinde mutlaka ''Çimen yeşili gözleri'' geçiyordu. Bu da benim gözüme hoş gelmiyordu. Sonrada Doğa'nın düşüncelerini eleştirmeye başladım hiç de gerçekçi gelmiyordu. Sendromu ayrı bir detti. :D Kitap sığmadığı için yayınevi seri haline getirmeye karar vermiş sanırım. Ama kitap olabilmesi için bazı yerleri kırpılmış diye duydum o haliyle bile neredeyse 600 sayfa. Kitabın sonunda birinden biri ölecek mi o merak konusu şimdi. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet 3 kitaplık bir seri olarak planladığını duydum, pek çok konudaki eleştirine katılıyorum. Zaten çoğu okuyucunun gözüne batan tekrarlar var bunların biraz da editör elinde azaltılması mümkündü ama olan oldu umarım 2. kitap beklentimizi aşar, kitabın sonunda birinin öleceğini düşünüyorum ama bakalım :)

      Sil
    2. Gül Özdemir bu kitapla ilgili soru varmı varmı acaba cevaplarıyla beraber varsa e-posta atarmisin yada SMS numaram 05443832449

      Sil
    3. Ricanızı net olarak anlayamadım ama ortaokullar için hazırlanan testleri diyorsanız, soru-cevap yok ne yazık ki :(

      Sil
  2. Blogları geziyordum, bir uğrayayım dedim. Kitap ve yabancı dizi varsa tutmayın beni. (Animeler hakkında pek fikrim yok) Bana da beklerim canım, sevgiler ❤

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de uzun süredir anime yazmıyorum zaten, hoş geldiniz hemen uğrayacağım :)

      Sil
  3. Ellerinize emeklerinize sağlık. Ne kadar ayrıntılı değerlendirmişsiniz. Kitabı 18 yaşından önce yazmış dediğinizde bir durmak lazım. Bravo diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, yazarın 18 yaşından küçükken yazmaya başlaması gerçekten önemli bir nokta :)

      Sil
  4. ben üniversite yıllarımda çok kitap okurdum ama sonra bıraktım ama elimde satın aldığım bir sürü kitap var okunmayı bekleyen yani alıyorum okumuyorum yarından itibaren okuyacağım inşallah en azından günde yarım saat okuyayım dimi :( çok üzülüyorum yahu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günde on beş dakika ayırıp, sevdiğin bir türle başlayabilirsin okumaya :)

      Sil
  5. Çok sevmiyorum ben bu tarz kitapları. Elime tesadüfen geçmezse alıp okumam sanırım...

    YanıtlaSil
  6. Okumadigim bir kitap tanitim için tesekkürler :)

    YanıtlaSil
  7. Oyuncuların gerçek ismimleri de verilse fena olmazdı :) çok güzel bir kitap ve kahraman kadrosu da oldukça güzel :))

    YanıtlaSil
  8. Kutay hangi bolumde ölüyo tam olarak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz ölmüyor ama 3. kitapta neler olur bilinmez.

      Sil