ENOLA HOLMES (2020)

 Bugün sizlere Sherlock Holmes'un  kız kardeşi Enola Holmes'un yakın zamanda yayınlanan filmden bahsedeceğim.

 Enola (Millie Bobby Brown) şehirden uzakta, kocaman bir evde annesi Eudoria (Helena Bonham Carter) ile yaşayan genç bir kızdır. 

19 yüzyılda yaşayan anne kız  toplumsal kurallara göre yaşamak yerine yıllarca kendi bildiklerini okumuşlardır. Eudoria kızına dikiş, nakış, görgü kuralları öğretmek yerine bilim ve dövüş gibi konularda eğitim vermeyi seçmiştir. 

Yıllarca annesiyle birlikte ve insanlardan uzakta yaşayan Enola için her şeyin değişmesi 16. yaşına gireceği zamana denk gelir. Sabah uyanan kızımız annesini bulamaz ve yıllarca görmediği iki ağabeyi  bu vesileyle aile evine gelir. Aile evinin sahibi ve Enola'nın vasisi Mycroft Holmes (Sam Claflin) ve namı yürümüş gitmiş dedektif Sherlock Holmes (Henry Cavill). 

Sanılanın aksine derin bir hasret gidermece ve sağlam bir teselli faslı yaşanmaz bu buluşmada. Pratik zekalar konuşur ve kararlar verilir. Eudoria kaçırılmamıştır kendi kaçmıştır ve onu bulmak  Sherlock Holmes'un görevidir. Enola ise annesinin eğitimi yüzünden ehlîleştirilmelidir ve bu da ancak zarafet okuluna yatılı gitmekle olacak bir iştir bu da vasi olan abinin görevidir. Enola tabi ki yatılı bir okula gitmek istemez ve annesinin bıraktığı ipuçlarının peşine düşmek için evden kaçar. 

Bu kaçış yolunda kendisi gibi evden kaçan bir gençle tanışır. Bu genç yakında Lordlar Kamarası'na katılacak Markiz Tewksbury'den (Louis Partridge) başkası değildir. Enola başta pek razı gelmese de Markiz'e yardım etmek zorunda kalır ve ikilinin yollarını ayrıldıktan sonra Enola annesini aramaya döner. 

Bize de Reform Yasası için yapılacak oylamanın kapıda olduğu gergin Londra'da Enola'a eşlik etmek kalır.

Nancy Springer'in Kayıp Markiz Vakası kitabından uyarlanan Enola Holmes vasatın altında bir film nazarımda.  Holmes kardeşler olduğunu duyunca hevesle izlemeye oturdum ama bir noktada filmin sadece ve sadece Enola'ı yüceltmeye çalışmasını ve bunu da Holmes kardeşlerini ezikleyerek yapmasını seyretmek zorunda kaldım. Filmi izleyeceklere minik uyarı ekleyeyim hemencecik: Lütfen zekasıyla sizi dehşete düşüren bir Sherlock Holmes bekliyorsanız filme bulaşmayın, yok ben Holmes soyadını görüp, duyayım bana yeter diyorsanız izleyin. Evet anladığınız üzere filmi beğenmememin en büyük sebebi yıllarca çıkarımlarına, zekasına mest olduğumuz Sherlock Holmes'un bu filmde 16 yaşındaki kardeşinden geri kalması hatta karakterin sıradaşılığının bile ortalama bir dedektif moduna çevrilmiş olması. Henry Cavill babacan bir dedektifi canlandırmış hatta Enola tarafından duygusal davranmakla eleştirilmiş. Bak duygusuzluğu, bencilliği, küçümseyişleri zekasından sonra alemeti fabrikası olacak adamı 16 yaşındaki kız duygusallıkla suçluyor. Lestrade "kız kardeşin senden önce nasıl çözdü vakayı?" diye sorular soruyor. Yani ne desem bilmiyorum. Zaten Doyle'nin ailesi Sherlock'un duygusal hallerinin yıllar önce yazılan ve telifi halen kendilerinde olan hikayelerden esinlendiğini söyleyip dava açmışlar. Sherlock kısmını geçeyim sürekli ezik davranan Mycroft karakteri de iç bayıcı, nerede o neredeyse Sherlock'tan zeki adam nerede hedefi sadece Enola'ı evlendirmek olan ve Markiz davası kendisini teklif edilmediği için tiye alan karakter. Hele bir de Enola için tek hedefinin onu evlendirmek olması o kadar rahatsız ediciydi ki. Bir de 16 yaşındaki kızımız bir maceranın sonunda kendini dedektif ilan etti, abartmadan tadından bıraksak böyle kısımları, illa son saniyeye kadar yüceltmek zorunda mıyız bir karakteri?

Karakterlerin hallerini geçersek fragmanını bile doğru dürüst izlememe gafletinde bulunduğum için beni rahatsız eden bir şeyi daha anlatayım. Enola'nın hikayeyi bize anlatması. Evet pat diye duruyoruz ve Enola bize açıklama yapıyor aslında bu kısım çok sıkıntı değil ama bazen oyuncu sanki bize bir şey söyleyecek gibi bir mimik yapıyor ama film akmaya devam ediyor. Bir anda Enola konuşacak diye beklerken yarı yolda kalıveriyoruz. Bu "sizinle bir şey paylaşacağım" mimiği bilinçli bilinçsiz mi kullanıldı merak konusu ama benim hoşuma gitmedi. 

Kurguya geçersek Sherlock Noel bölümünde işlenen konuya farklı bir pencereden bakılmış. Bu da filmi iyice gözden düşürmüş. Tamam ben de kadın-erkek eşitliğini savunuyorum, ben de yıllar önce insanların bu uğurda çabalamalarına hayranım ama Sherlock dizisi gibi bir atan varsa işlediğin konu onun bir bölümünde işlenmiş bir konu olmasa daha iyi olmaz mı? Kız kardeşlerin erkek kardeşleri yüzünden arka plana atılmasına değinmek istemiş olabilirsin, kadınların oy kullanması için temel atılsın diyebilirsin ama bu düşüncelerini Holmes'lar üzerinden yansıtacaksan biraz daha özgün olmalısın. Zaten Enola o yaşına kadar akranlarının bin katından daha özgür yaşamış, Mycroft ve onu evlendirme hevesi olması Enola için neredeyse günümüzde kızlar kadar bağımsız diyebiliriz. Değil ki abileri yüzünden geri planda kalsın. Tabi gene de eşitlik, oy hakkını işleyen bir film izlemek güzel. Özellikle dönemin İngiltere'si, Londra'nın kasveti çok güzel yansıtılmış. Bir noktada katilin azmettiricisinin motivasyonunu da zayıf buldum onu da ekleyeyim.

Kadrosunda aşırı sağlam isimler olmasına rağmen onları çok az gördük belirteyim filmi sırtlayan Millie Bobby Brown olmuştu. Bence başarılıydı hatta kendisinin çok sempatik buldum. 

Son söze geçmeden kendimi bir kez daha açıklayayım ben de kadın eşitliğini savunuyorum ben de geçmişte hakkını arayan insanlara hayranlık duyuyorum ama bu konunun artık kökleşmiş karakterleri hiçe sayarak işlenmesinden rahatsızım. 

Son söz  bolca reklamı yapıldığı için göze çarpan ama mesaj verme kaygısını ya da abartması yüzünden kurgu tarihindeki köklenmiş karakterleri hiç etmeye çalışan Enola Holmes eğer başka bir soyadla ekranlarda yer alsaydı şans verin diyebileceğim bir film  olurdu.