EL SILENCIO DEL PANTANO/ THE SWAMP'S SILENCE-BATAKLIĞIN SESSİZLİĞİ (2019)

Q (Pedro Alonso) başarılı bir suç romanı yazarıdır ve romanları yazarken yaşadıklarını yazmaya çalıştığını hissederiz. 

Her ne kadar hayal ve gerçek Q için karışıyor dense de. 

Q yeni romanını yazarken yolsuzlukla suçlanan eski bir siyasi figürü - Carretero (José Ángel Egido)- kaçırır. 

O bir taraftan ailesinden kalan bataklıktaki yıkık dökük evde yazadursun, kaçırdığı kişinin yaptığı pis işler ortalığı karıştırmaya başlar. 

Carretero'nun ortadan yok olması en başta La Puri'i (Carmina Barrios) tedirgin eder, bu olayı çözmesi için en sağlam adamını görevlendirir. 

Falconetti (Nacho Fresneda) Carretero'nun başına neler geldiğini öğrenmek için canla başla çalışacaktır. 

Malum Carretero bir siyasi figür olaya bakanlar dahil olur. Isabel (Maite Sandoval) bu olayın gizlice araştırılmasını ister. 

Q ise yaptığı bir hatanın  bedelini başkasının ödemesine neden olur. 

Bizlere de olanları izlemek kalır. 

İspanyol suç filmi dediniz, ana karakter yazar dediniz, bu yazarı da La Casa de Papel'in Berlin'i canlandırıyor dediniz, biz de heyecanla izleme gafletine düştük. Böyle diyorum zira izlediğim en kapalı, en motivasyonsuz, en  manasız suç filmlerinden biriydi Bataklığın Sessizliği. Filmde güzel olan iki şey yazarın yolsuzluk ve sazlık arasında yaptığı benzetmeler ve de oyuncuların bir kısmının rollerini kotarmaları. Carmina Barrios ve Nacho Fresneda favorilerim bu arada. 

Öncelikle gelişen bütün olayların "yapabildiği" için birini kaçıran Q'a dayanması can sıkıcı. Açıkçası ben bir yazarın daha derinlere inmesini beklerdim. Kendince cezalandırma yapıyorsa bile ki böyle yapıyor, daha inançlı daha tutkulu olmalı. Adamı kaçırdı hatta öldürdü ama o kadar ruhsuz ki sadece kitabı için yapmak zorunda kalmış izlenimi veriyor ve bu daha can sıkıcı. Nazarımda Pedro Alonso'a filmi sırtlanma pozisyonu vermişseniz sağlam bir motivasyonu olmalı ve ruhu hissettirmeli. Tamam aktör gene başarılı ama karakter olmamış. Eğer her şeyi kitap içi yapıyorsa farklı bir karakter çizilmeli, eğer kendince adaleti sağlıyorsa farklı karakter çizilmeli. Yok ikisini de harmanlayalım diyorsanız daha dengeli bir karakter çizmelisiniz. Ve Q bize pek çok şeyi hissettirmeli. Her şey yapabildiği için yapan bir adama dayanmamalı, bu filmi sadece sığ yapar. 

Gelelim diğer noktaya. Hayal gerçek karmaşası yazıp duruyor tanıtımlarda ama bence her şey gerçek neredeyse  hiç hayal mi gerçek mi karmaşasına girmedim. Sadece son anda bir şüphem oldu ama orada kronolojik sıralama sürprizi herhalde deyip geçtim. Yazılan senaryo sağ olsun öyle ikilemlere düşmedim. 

Olaylar zincirlemesi fazla mı abartıydı acaba? Özellikle bakanın son hamlesi biraz uçuk değil miydi? Ortağını polise 5 dakikada satması çok cesaret gerektiriyor, sonuçta ortak her zaman konuşabilir, ortalığın elinde iş birliği kanıtları olabilir vs. Bilemiyorum bu kısımlarda bana gerçekçi gelmedi. 

Kısacası ne gerildim, ne gizemine kapılabildim, ne de sonunda şaşkınlık yaşayabildim bu filmi izlerken.

Son söz ben Pedro Alonso için izlerim, önemi yok derseniz ne ala yoksa kesinlikle bomboş zamanınızda bile vakit kaybedeceğiniz bir film değil.