12 Eylül 2015 Cumartesi

THE BIRDS-KUŞLAR (1963)

Melanie Daniels (Tippi Hedren) sipariş ettiği papağını almak için bir kuş dükkanına girer.Ardından dükkana giren Mitch Brenner(Rod Taylor) Melanie’i satıcı sanıp ona kız kardeşinin doğum günü için muhabbet kuşu göstermesini ister. 
Tabi ki akabinde anlarız ki Mitch meğersem Melanie’i zamanında mahkemede görmüş,onu tanışıp ve ona bir oyun oynamış. 
Melanie ise bunun altında kalmak istemez adamın plakasından adını,adresi buldurur ve bahsettiği muhabbet kuşlarını satın alıp adamın kapısına gider. Ama Mitch’in hafta sonunu geçirmek için Bodega Bay’a gittiğini öğrenir.İnatçı hatun kuşları teslim etmek için o kadar yolu tepip kasabaya varır.

Orada Mitch’in kız kardeşinin adını öğrenmek için kasabanın öğretmeni Annie Hayworth’a(Suzanne Pleshette) uğrar.
Kızın adını öğrenince bir tekne kiralayıp Mitch’in evine gider kuşları bırakır ve koşa koşa tekrar teknesine döner. 
Kuşları gören Mitch dürbünle denize baktığında Melanie’i görünce hemen arabasına atlar ve onu karşı kıyıda karşılar. Bu esnada yaşanacak felaketlerin habercisi bir martı Melanie’e saldırır. Melanie ile Mitch karşılaştıklarında Melanie bolca yalan söyleyerek Bodega Bay’a onun için gelmemiş pozisyonu çizer,adam ise ısrarla yemek davet yapınca normalde o gün dönecekken bir gece daha kalmaya razı gelir. Ve Mitch ve ailesiyle bir akşam yemeğine katılır.Mitch’in aşırı korumacı annesi Lydia(Jessica Tandy) ve kız kardeşi Cathy (Veronica Cartwright) tanışır. 
Tahmin edilen üzere Lydia Melanie’i gibi gazetelerin dedikodu köşelerini süsleyen bir hatunun oğluyla arkadaş olmasına razı gelmez ama Cathy Melanie’i ısrarla doğum gününe çağırır ve Melanie hafta sonunu  kasabada geçirmeye karar verir.
Bunların akabinde kuşlar yavaş yavaş kasabalılara saldırmaya başlar ve Mitch ve Melanie kasabayı bilgilendirmek için elinden geleni yaparlar.
Acaba kuşların bu saldırgan tutumu nereye varacak?


İzlediğim 5. Alfred Hitchcock filmi sıralama yaparsak bazı alanlarda 4.,bazı alanlarda 5. sırada. Anlayacağınız benim için nazarımda bir hayli vasattı.
Filmi neden sevmediğime gelirsek ilkin bazı sahnelerin fazlasıyla yapmacık olduğunu söyleyerek başlarım ki Hitchcock’un yönetmelikteki başarısı düşünülürse bu yapmacıklık bir hayli gözüme battı. Akabinde filmin sonunun muğlak kalması canımı sıktı,izleyenler anladı neden bahsettiğimi. Ekleyeceğim son nokta ise diyaloglardaki basitlik ve sıradan gelin-kaynana mevzusunun filmde fazlasıyla yer bulmasını olurdu.
Peki sevdiğim yerler,ilk olarak diğer Hitchcock filmlerinin aksine kadın karakterler oldukça güçlü çizilmişti,diğer filmlerde ki kadınlar hakkında çizilen ezik,güçsüz biraz da akılsız olur portresi bu filmde minimum düzeydeydi. Hazır kadın karakterlerden bahsetmişken Tippi Hedren’in son 15 dakikada performansı göz dolduracak kadar başarılıydı. Bir de kurgunun zamanına göre bir hayli farklı (kitaptan uyarlama olsa da) olması ve çekimin bayağı emekli olması beğenimi kazanan yerlerden.
Son söz olarak IMDb’den 7.8 alan The Birds dört dörtlük bir film olmasa da Hitchcock külliyatını tamamlamak adına izlenebilir.



6 yorum:

  1. Eskiden bu yönetmenle korkardık. Alaca karanlık kuşağı vardı ay nasıl korkardım... :)
    Kuşlar filminin sahneleri ne güzel öyle ya...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hitchcock hala ürkütebilen bir yönetmen zamanın önünde gidenlerden :)

      Sil
  2. Hala bazı sahneleri aklımdadır:)) Hitchcock her filmiyle ayrı muhteşemdi.Alacakaranlık kuşağının sıkı takipçisiydim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hitchcock gerçekten akılda kalan sahnelere imza atan bir yönetmen :)

      Sil
  3. Tam bir klasik.. hatırlıyorum

    YanıtlaSil