Kitabın Künyesi
Kitabın adı:Kitab-ül Hiyel
Yazarı:İhsan Oktay Anar
Yayınevi:İletişim Yayınları
Sayfa:154
3 hikayeden oluşan kitabımızda üç hikaye birbirinin
devamını niteliğinde olduğu için bağımsız hikayelerden sayılmazlar,ayrıca üç
hikayenin de ortak özelliği kitabın adından da anlaşılacağı üzere mekanik
ilmine dayanması.Ayrıca kitabın bizi Osmanlı dönemine götürmesi de eklenmesi
gerekenlerden.
İlk hikayenin
ana karakteri Yafes Çelebi demircilikle başladığı işinde oldukça yararlı
silahlar icat ederek çevreden tepki toplar ve işini değiştirmek zorunda kalır.
Doğal olarak soluğu hiyel ilmine merak salmakta alır.
"Kısacası hiyel ilmi,emirlere asla karşı gelmeyecek sadık köleleri,yani makineleri yaratma sanatıydı.”
Yafes Çelebi özellikle
suyla birleşince patlayan madde ile uğraşıp pek çok icadını ondan yaralanarak
yapar. Debbabe,Düşahi,Kallab gibi silahlar icat eden Yafes icatlarını padişaha
sunmak için elinden geleni yapar acaba
gelişen olaylar doğaya hükmetmek için elinden geleni yapan Yasef Çelebi’yi
nereye getirecek?
“O dünyadaki bütün güçlerin ve fiillerin öznesi olmak peşinde koşmuş,böylece bir demir külçesini müzik kutusuna dönüştürdüğü gibi,Dünya’yı da içindekileri de bir makinaya dönüştürmeye çalışmıştı.”
İkinci hikaye Yafes Çelebi’nin kölesi Kara Calud’un
Devri Daim makinesi yapmak için çabalayışının hikayesi. Malum bütün doğal
enerji kaynakları er geç tükeneceği için doğadan enerji almadan çalışan bir
makine yapmayı kafasına koyar. Bunun yanın başka hiyelcileri de alır ve
mirasını devam ettirmesi için çocuk yapmaya karar verir. Acaba Kara Calud
doğaya muhtaç olmadan çalışan bir makine icat edebilecek miydi yoksa bu mirası
çocuklarına mı aktaracaktı?
“İnsanların akıllı ya da cahil olmaları da onları zalimlikten alıkoyamazdı.”
Üçüncü hikaye Kara Calud’un evlatlığı Üzeyir Bey’in.
Üzeyir Bey yıllarca Kara Calud’dan ilim öğrenmiş,ilmi öğrenirken de dünyadan uzaklaştırılmış
hatta dünyanın zararlı olduğunu konusunda korkutulmuş,bir de Kara Calud onu
dünyadan koruyabilecek tek şeyi icat etmesi için elinden geleni yapmış.Acaba
Üzeyir Bey bu icadı yapıp kendini dünyadan koruyabilecek mi?
“Oysa zayıflık denen şey hayat,iktidar ise ölüm değil miydi?”
Gelelim yorumuma namı alıp başını gitmiş yazarlar
arasında olan İhsan Oktay Anar’ın okuduğum ilk kitabi Kitab-ül Hiyel.Aslında
yazarın ilk kitabı Puslu Kıtalar Atlası bu kitaptan önce okunsa daha iyi
olurmuş ama ben ne yazık ki bunu yapamadım,sanırım iki kitapta da Uzun İhsan
Efendi karakteri varmış bu yüzden.Her neyse kitabın dili bana göre oldukça
ağırdı anlamını bilmediğim Osmanlıca kelimelerle boğuşurken,cümleleri tekrar
okudum bazen de mini bir sözlükten yararlandım.(Gerçi çok az kelimenin anlamına
baktığını belirteyim.) Bu konuda söyleyeceğim şey yazarın mekanik kısmını
anlatması haricindeki yerlerde dilin ağırlığına alışmanız çok zaman almıyor ve
sayfaları ardı ardına çeviriyorsunuz. Beni zorlayan kısım ise mekanik kısımda
makinelerin işleyiş prensibini anlatıldığı yerlerdi.Abartmıyorum lisedeki fizik
dersini anlamak için bu kadar çaba sarf etmedim muhtemelen. Allah’tan yazar
tane tane anlatmış,makinelerin çizimi yapmış.
Onun dışında kitabın çıkış noktası,alıştığınız zaman
zevkle okuduğunuz dili,küçük ayrıntıların kitabın sonuna kadar büyük resme
güzelce oturtulması kitabın sevdiğim yerlerinden oldu.Ayrıca kitabın içinde
geçen kör ile ilgili üç kısa hikaye bile çok başarılıydı.
Son söz olarak İhsan Oktay Anar okumaya devam
edeceğim,zekasıyla,ayrıntılardaki inceliğiyle hayranlık uyandıran bir yazar.
Yıllar önce İhsan Oktay Anar'ın Kulyeteyn isimli kitbını okumuştum. Hala sürekli aklıma gelir bazı detayları. Bunu da yakın zamanda okuyacağım. Teşekkürler
YanıtlaSilUmarım seversiniz, yorumunuzu merak ediyorum :)
Sil