ARES 1. SEZON

 Rosa Steenwijk (Jade Olieberg) Amsterdam'da tıp fakültesi 1. sınıfta okuyan ve daha ilk dakikalardan hırsını, azmini bizlere hissettiren genç bir kızdır.

 Hocalarına karşı dobra dobra konuştuğu bir dersin ardından soluğu zihinsel rahatsızlığı olan annesinin yanında alır.

Annesine gündüzleri babası geceleri ise Rosa bakmaktadır. Ta ki her şeyin değişeceği o akşama kadar. O akşam Steenwijk ailesini Rosa'nın yakın bir arkadaşı ziyaret eder.

Jacob Wessels (Tobias Kersloot) Rosa'yı dışarı çıkarır. Gittikleri mekanda Jacob'u rahatsız eden bir ekip vardır. Rosa hemen olaya atlar.

Bir anda bu üçlüyle birlikte tablo analizi yaparken bulur kendini. Üstelik Jacob'un bu üçlüden ve Rosa'nın onlarla gelmesinden rahatsız olmasını zerre umursamadan.

Ertesi gün Rosa'a bu öğrenci birliği görünümlü tarikata yani Ares'e katılma daveti gelir.

Rosa bir anda bu birliğe çekilir ve annesini dahi umursamadan davete karşılık verir. Onunla bir önceki akşam karşılaştığı Carmen Zwanenburg (Lisa Smit) buluşur ve Rosa hemencecik kabul törenine geçiş yapar.

Sancılı bir törenin ardından tarikatın içinden gelen Jacob'un ortama uyum sağlayamayacağını Rosa'nın ise aileden gelen aşinalıklarına rağmen yeni üyelere baskın çıkacağını anlarız.

Kabul töreni biter ve Rosa yeni evine kavuşur. Güce öyle bir hasrettir ki yokluğunda intihara teşebbüs eden annesini bile yüzüstü bırakır ve yeni evini anında sahiplenir.

Rosa Ares'in meyvelerini yemeye başlarken Ares'in üyeleri arasında da  intiharlar başlar.  Kusulan siyah sıvı, yer altından gelen sesler, kararan parmaklar derken 8 bölümlük dizi etkileyici bir finalle son bulur. 

Ares az da olsa ezoterim  barındıran detaylandırılmamış bir dizi. Yukarıda yazdım ya etkileyici final diye, işte 8. bölümün son 10 dakikası falan etkileyiciydi. Bu 10 dakikada diziyi kurtarmaya zerre yetmez bilesiniz. Diziyi pek sevemedim anladığınız üzere, gene yazdığım gibi detaylandırılmamış olması büyük etken. Bazı şeyler anlam veremeyeceğimiz hızda gelişiyor. Özellikle Rosa'nın karakter evrimi tek kelimeyle rezil. Rosa'a dair ilk çizilen portre annesini iyileştirebilmek için tıp okumayı kafaya koymuş olması. Bakın not düşeyim bu alenen söylenen bir şey değil daha çok verilen izlenim. Rosa azimli, dobra, birazcık hırslı hatta pahalı tedavileri eleştirebilecek kadar cesaretli ama bir bakıyoruz aynı Rosa daha 48 saat geçmeden Ares'in büyüsüne kapılıp ailesini siliveriyor. Eğer Rosa ailesini silecekse güzel bir alt zemin oluşturulmalı, Ares 2 günde Rosa'a böyle bir evrim yaşatmamalı. Bir de Rosa diğer üyelerden farklı. Ares aile içinden devam eden bir tarikat acemilerin ebeveynleri, abileri, ablaları hep Ares'te yaşamışlar, bu yüzden Ares onların evi olabilir, onlar hemen Ares'i benimseyebilirler bu çok ütopik bir durum değil ama dediğim gibi Rosa için bu süreç biraz yavaş gelişmeliydi. Aileden bile gelmeyen Rosa'nın acemiyken Başkan'a posta koyması hatta bunu diğer üyelerin yanında yapması, hırsından çatır çatır herkesi çiğnemesi diğer üyelerin bunu rahat rahat izlemesi. Yazmayın böyle şeyler gerçekten. Senaryo azıcık sağlam otursun yere. 

Güya Hollonda'yı süper güç yapan Ares'in üyelerinin ortalıkta "üzgünüm" diye dolaşan başkanı fark etmemesi, intihar eden başarılı doktorun o günlük kamera kaydını izlememesi, kabul töreninde bir acemiyi kaybetmeleri, olayları örtbas etmek için Rosa'nın yalanına ihtiyaç duymaları gibi değişik saçmalıklar var dizide.
Ares'in hakkını yemeyeceğim iki nokta vurucu finali ve bazı soruların cevaplanması. Gerçi hala kafalarda sorular var ama Ares'in neden Rosa'yı seçtiği, siyah sıvının anlamı en azından cevaplanıyor.
2. sezon onayı hakkında bilgim yok, olursa bitirme takıntım yüzünden seyrederim yalan yok ama sizlere Ares'e şans verin diyebileceğim bir yapım değil.