3 Nisan 2020 Cuma

KÖR SUİKASTÇI-MARGARET ATWOOD

Kitap Künyesi
Adı: Kör Suikastçı
Orijinal Adı: The Blind Assassin
Yazarı: Margaret Atwood
Çevirmeni: Canan Sılay
Yayınevi: Oğlak Yayıncılık
Sayfa: 652
12049961
Bir kadına, kardeşi Laura'nın arabayla köprüden uçtuğunun ve bunu da büyük olasılıkla bilerek yaptığının acı haberinin verildiği anı okuyarak başlıyoruz kitaba. Devamında 1940'lı yılların sonunda Laura öldükten sonra ablası Iris Griffen tarafından yayınlanan Laura imzalı "Kör Suikastçı" adlı romanından kesitler okuyoruz.
"Dokunuş görme duyusundan ve konuşma yeteneğinden önce gelir. Dokunma ilk ve son iletişim dilidir ve asla yalan söylemez. Konuşamayan kızla, görmeyen adamın birbirlerine aşık olması işte böyle gerçekleşti." 
Bir kadın ve bir erkeğin aşk hikayesinin anlatıldığı bu roman etkisini 2000'li yıllara kadar sürdürecek ve Laura'nın adından sıkça söz ettirecek kadar başarılı.
"Gerçeği yazmanın tek yolu yazdıklarınızın hiçbir zaman okunmayacağını varsaymaktır."
"Yazdıklarımın bedelini ödüyorum. Sayfaları siyah ipliğimle eğirirken yazdığım her satırın bedelini ödüyorum."
80 yaşlarında ölüme bekleyen Iris kitabı tekeline alıyor ve başlıyor bütün hikayeyi anlatmaya. Ölmeden evvel her şeyi anlatmaya kararlı. Iris çocukluğunun da gerisine gidiyor anlatırken büyükbabasının kurduğu düğme fabrikasını ve bunun getirdiği zenginliği anlatıyor. Avilion adlı evlerine geçiyor, kardeşi Laura ile yaşadıklarını anlatıyor.
"Laura olmak, müzik sağırı olmak gibi bir şey diye düşünmüştüm: Müzik çaldığında bir şeyler duymuştu ama bu başka herkesin duyduğu melodi değildi."
Bu noktada hayatlarında fazlaca yeri olan çalışanları Reenie'den bahsetmeyi ihmal etmiyor. Iris anlatmaya Richard Griffen ile evlenmesiyle devam ediyor. Özetle hayatını tüm çıplaklığıyla önümüze seriyor.
"Ayrılışlar yürek paralayıcı olabilir ama dönüşler kesinlikle çok daha perişan edicidir. Karşınızda gördüğünüz canlı beden, yokluğunda yansıttığı parlak gölgenin yerini asla tutamaz. Zaman ve mesafe keskin hatları bulanıklaştırır, sonra birdenbire sevdiğiniz geri döner, acımasız ışığıyla öğlen olur ve her bir leke,her bir gözenek, kırışıklık, kıl, tüy bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar."
Şimdi ölümü bekleyen yalnız bir kadın. Yanında sadece Reenie'nin kızı Myra var, kendisi ise geçmişinde kaybolmuş durumda...
"Ama gerçek tarih olsa, onu asla satamazdınız çünkü insanlar içinde hiçbir şeyin kokmadığı bir geçmişe sahip olmayı tercih eder."
Bir Kör Suikastçı'daki iki aşığını buluşmasını okuyoruz, bir Iris'in hayatını anlatan gazete kupürüne atlıyoruz, yetmiyor Kör Suikastçı'daki adamın kadına anlattığı olağanüstü yaratıcılıktaki hikayeyi dinliyoruz, üstülük tüm bunlar Iris'in geçmişi ve bugünüyle harmanlanmışken okunuyor.
"Eski bir profesör bir keresinde ona elmas kadar sert bir zekası olduğunu söylemişti. O anda bir iltifat gibi gelmişti bu. Şimdi elmasın doğasını düşünüyor. Keskin ve parlak olduğu, camı kesebildiği halde, elmas ancak yansıyan ışıkla parlar. Karanlıkta hiçbir işe yaramaz."
Kısacası kitap içinde kitap, zaman içinde zaman...
"Ben ve resimdeki o kız artık aynı insan değiliz. Ben onun ürünüyüm, onun bir zamanlar önünü ardını düşünmeden yaşadığı hayatın sonucuyum. Oysa o kız, eğer gerçekten varolduğu söylenebilirse yalnızca benim hatırladıklarımdan ibaret. Benim görüşüm daha net, onu çoğu zaman açıkça görebiliyorum. Ama o bakmayı bilseydi bile, beni asla göremezdi."
Kör Suikastçı kitabını okuyalı, Margaret Atwood ile tanışalı 6 yılı geçti. O zaman bu incelemeyi bir kağıda yazmışım, bir türlü oturup yayına hazırlayamamışım. Şimdi evde kalmamız gereken bu zamanlarda okunacak en iyi kitaplardan biri olduğunu düşündüğüm Kör Suikastçı'nın yorumunu yayına hazırlamaya karar verdim. O zamanlar o yıl en sevdiğim kitap unvanını elinde bulunduran bu kitap için şimdi en çok sevdiğim on kitaptan biri diyebilirim. Yazarın kalemine hayran kaldım ama 6 yıldır başka bir kitabını okuyamadım. Bundan sonraki ilk alışverişimde kendime bir Atwood kitabı kontenjanı ayırdım, önerisi olan varsa lütfen yazsın. Tahmin ediyorum hepsi okunası ama şimdilik bir tanecikle yetineceğim.
"-Sunacağın ne olabilir ki? 
"Gerçeği sunuyorum, diyorum. Gerçeği sunabilecek son kalan insan benim. Bu gerçek, sabah olduğunda, hala bu odada kalacak olan tek şey."
Bu kitapta yazarın kelimeleri çok iyi kullandığını anladım. Mesela çok sıradan bir şeyi -sabah yataktan kalkan bir insanı- anlatırken bile adeta kelimelerle dans etmiş. Kitap boyunca benzetmeler, betimlemeler almış başını yürümüş gitmiş.
"Güneş yükselmişti, oda şimdiden çok sıcaktı. Tül perdelerin arasından sızan ışık havada asılı kalmıştı, havuzda biriken tortu gibi. Kafamın içi sanki hamur dolu bir çuvaldı. Hissettiğim korku duygusuyla terden ıslanmış geceliğimin içinde, sanki vücudumu saran sarmaşık dallarını koparırcasına, kendimi dağınık yatağımdan kazıyarak kalktım ve olağan güne başlama merasimine, kendimizi aklı başında ve başka insanlarca kabul edilebilir bir görünüme sokmak için yerine getirdiğimiz sabah törenine başladım. Gece boyunca uykuda karşımıza çıkan hortlakların diken diken ettiği saçların taranması, belermiş gözlerdeki hayret duygusunun yıkanıp temizlenmesi gerek."
Yukarıda yazdığım gibi çok katmanlı bir kitap ama yazar her şeyi o kadar iyi harmanlamış gibi, kitabın içinde kaybolmanız kaçınılmaz.
80 yaşını devirmiş bir kadının ölümle ilgili düşüncüleri, hayatla ilgili bizim konuşmayacağımız, tartışamayacağımız saptamaları çok başarılı bir şekilde anlatılmış. Bazı anlarda yazar bizi bize anlatmış ama bizim kimseye itiraf edemeyeceğimiz şekilde.
"Bir hepimiz röntgenciyiz, hepimiz. Geçmişte olan şeylerin, sırf biz keşfettik diye, bize ait olduğunu sanmaya ne hakkımız var? Hepimiz mezar soyguncularıyız, başkalarının  kilitlediği kapıları bir kez açmayı görelim."
Ben bu kitabı Oğlak Yayıncılık'tan okudum, okuduğum zamanlar bile baskısı tükenmişti ama okumayanlar merak etmeyin yazarın kitaplarını (Kör Suikastçı'da dahil) Doğan Kitap çıkarıyor.
Son söz o zamanlar çok severek okuduğum ve beni bir hayli etkileyen, yorumunu yazarken bazı detayların yavaş yavaş silindiğini fark edip üzüldüğüm bu kitaptan umarım sizlerde benim kadar tat alırsınız.

20 yorum:

  1. Okumamıştım. Açıkçası ikna oldum:) Listeme yazıyorum.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir inceleme olmuş, aldım listeme çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  3. Değişik bir kitaba benziyor ayrıca okuduktan tam altı yıl sonra paylaşmanızda enteresan olmuş teşekkür ederiz. tanıtım için

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an taslağımda yıllar önce yazdığım yazılar var, üşengeçlik yüzünden bir türlü düzenleme yapıp yayınlayamadım :(

      Sil
    2. Üşengençlikte nirvana yaptım diyorsunuz :) OLur bazen sıkıntı yok kolay gelsin.

      Sil
    3. Benimki zaman zaman olan bir şey değil çoğunlukla olan bir tembellik :(

      Sil
  4. Merak ettiğim yazarlardan biri ama henüz tanışma fırsatım olmadı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanıştığında seveceğini düşünüyorum :)

      Sil
  5. "Gerçeği yazmanın tek yolu yazdıklarınızın hiçbir zaman okunmayacağını varsaymaktır." Bu cümleye hayran kaldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atwood'un hayran kalacağınız çok cümlesi var :)

      Sil
  6. Yazarı henüz okumadım ama merak ediyorum, severim gibi geliyor :))

    YanıtlaSil
  7. Kitabın muhteşem olmasına kaç puan veriyoruz 🌸🌸🌸

    YanıtlaSil
  8. Eski dönemlerden bir kitap oldukça değişik duruyor konusu😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok eski diyemem, ilk baskı 2000 yılında yapılmış :)

      Sil