Kitabın Künyesi
Kitabı Adı: Son Av
Orijinal Adı: La Derniere Chasse
Orijinal Adı: La Derniere Chasse
Yazarı: Jean Christophe Grange
Çevirmeni: Tankut Gökçe
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa: 300
Kızıl Nehirler kitabından tanıdığımız Komiser Pierre Niemans bu kitapta eşlik edeceğimiz ana karakter. İlk olarak belirteyim ki ben bu kitapta Niemans'ın geçmişindeki bir davanın anlatıldığını sanmıştım ama meğersem Kızıl Nehirler sonrasının anlatıldığı bir kitapmış. Hatta 2 yıl önce Les Rivières Pourpres adlı dizide bu kitap işlenmiş. Şimdi en başından söyleyeyim Kızıl Nehirleri okumayan biri için bu kitaba başlamak ne kadar doğru? Kitap ana karakter dışında Kızıl Nehirler ile bağlantılı değil ama Son Av'ın başında Kızıl Nehirler'in sonuna dair minik bir ipucu var o yüzden Kızıl Nehirler'i okumak gibi bir düşünceniz varsa Son Av'ı sonraya saklayın.
Yaşadıklarından sonra iyileşen Niemans Fransız Polis Teşkilatında saha görevi hariç pek çok şeyi yapmıştır ve şimdide eskiden öğrencisi olan Teğmen Ivana Bogdanovic ile Alsace bölgesinde işlenen bir cinayeti araştırmaktadır.
Jürgen von Geyersberg ormanın derinliklerinde vahşice katledilmiştir. Üstelik cesedi av hayvanları gibi onurlandırılmıştır.
Bu cinayet ikili için çok çetrefillidir. Zira cinayet Fransa topraklarında işlenmesine rağmen kurban Alman'dır. Ayrıca Almanya'nın en zengin ailelerinden birinin varisidir. İkili hem Alman Polisi ile çalışmak hem de über zengin ailenin kuyruğuna basmamak zorundadır. Tabi emin olun Niemans için bunlar faso fisodur. O kim olduğuna bakmadan herkesi suçlamayı, rapor zımbırtılarıyla uğraşmamayı ve tanıkları şiddet içerikli eylemlerle sorgulamayı asla sonlandırmayacaktır.
Kurbanın hali Niemans'ın kafasını kurcalar. Onun avcılık ritüeline kurban gittiğini düşünen Niemans paranın, kıskançlığın, aşkın asla cinayet sebebi olmayacağını düşünür. Onun için araştırılması gereken pirsch avıdır.
Bu düşünce kafasına yerleşmişken ikili kimseyi bilgilendirmeden şirketin eş varisi küçük kardeş Laura von Geyersberg'i ziyaret eder. İmparatoriçe ve yaşadığı Cam Villa Niemans'ı adeta mest eder. Sorgulama pek uzamadan Alman Başkomiser Fabian Kleinert olaya dahil olur ve çevreci birinin teslim olduğunu söyler.
Niemans tabi ki bu saçmalığa kanmamıştır ilerleyen saatlerde ortadan kalmış olması gereken Röetken cinsi köpek Laura'a saldırınca bir kez daha haklı olduğuna ve Geyersberg Ailesinin tehlikede olduğuna inanmıştır.
O bunları düşünürken bu köpek cinsinin 2. Dünya Savaşı'ndaki Kara Avcıların yetiştirdiği köpekler olduğu ortaya çıkar. Kafalar iyice karışmışken bir cinayet daha işlenir.
Bizlere de katilinin kim olduğunu okumak kalır.
Gelelim yorumuma kitap 300 sayfalık olduğu için pek detaylandırmadım bazı kısımları ama yazar pirsch ve sürek avını, 2. Dünya savaşına uzanan Kara Avcılarla harmanlanmış bunu yaparken de kara ormanın atmosferini bize adete solutmayı başarmış. Uzun süredir Grange okumadığım için yine uzun süredir şahane kitap okumadığım için ve yine uzun süredir randımanlı bir okuma düzenim olmadığı için Son Av bana ilaç gibi geldi. Saydığım durumlardan ötürü bana oldukça pozitif hisler benimseten Son Av hakkında "yazarın en kötü kitabı" yorumlarını okuduğumu da belirtmeyi borç bilirim. Birazcık objektiflikten uzaklaşan hislerimi göz ardı ederek yazarın kitabının biraz ince olması ve karakterlerin az olması doğal olarak bazı şeylerin derinleştirilememesine neden olduğu için insanlarda bir hayal kırıklığı yaratmış olabilir diye düşünüyorum. Bir de Niemans bir noktada birbiriyle bolca çelişen düşüncelere imza atıyor bu da biraz can sıkıcı. En sonunda Laura bile bir karar ver Kara Avcılar dostumuz mu düşmanımız mı moduna geçiyor.
Bir de katilin kim olduğu birazcık bariz olabilir, ben çoğu zaman olduğu gibi sonuna bakmış olabilirim ama bakılmasa da az buçuk tahmin edilebilir. Ama olayların bütünü cidden tahmin edilmesi zor temeller üzerine oturtulmuş.
Bu kısacık yergiden sonra Grange'nin aşırı kültürlü oluşundan ve bu kültürü kağıda aktarırken zerre zorlanmamasına değineceğim. Zaten yazarı tanıyorsanız çok gezdiğini, çok gördüğünü ve çok bildiğini bilirsiniz ve dediğim gibi bunu kağıda rahatça dökebilir. Diğer kitaplarında bunu daha iyi tecrübe edersiniz çünkü o kitaptaki ana karakterle birlikte siz de dünyayı dolaşırsınız. Bu kitapta ise yazar bize iki ülkenin sınırındaki bir ormanı dolaştırmış. Her zamanki gibi ününün hakkını vermiş yalan yok. Benzetmeleri, betimlemeleri dört dörtlük ama can sıkıcı nokta şu ki bazı şeyleri araştırmak ya da anlamını bilmek istiyorsunuz ve hemen telefona sarılıyorsunuz. Bu durumda ne yazık ki anlık da olsa dikkat dağınıklığına neden oluyor. Kültür Eksikliği=Dikkat Dağınıklığı özetle.
Olayların sebebi gerçekten farklı, yazar bu konuda hayal gücünün sınırlarını zorlamış ve neredeyse kafalarda hiçbir soru işareti bırakmamayı da başarmış.
Yazar her ne kadar avcılık meraklısı insanları işlese de, kitapta avcılığa düşman bir karakterin ara ara sözü üstlenmesini sağlayarak çevrecilerin de ses vermesini sağlamış kanımca.
Bütün her şey çözüldükten sonra Niemans'ın köpek korkusunu anlattığı yer ise kitaptaki en etkileyici kısımlardan biriydi.
Son söz belki yazarın en sevdiğim kitabı (o hala Leylerin Uçuşu) diyemesem de, ince olduğu için derinleşmediğini kabul etsem de Son Av yazarın bir solukta okunabilen, her zamanki gibi insanı aşina olmadığı yerlerden tekeline alabilen ve buram buram orman havası solutabilen kitaplarından biri.
Kızıl Nehirler kitabından tanıdığımız Komiser Pierre Niemans bu kitapta eşlik edeceğimiz ana karakter. İlk olarak belirteyim ki ben bu kitapta Niemans'ın geçmişindeki bir davanın anlatıldığını sanmıştım ama meğersem Kızıl Nehirler sonrasının anlatıldığı bir kitapmış. Hatta 2 yıl önce Les Rivières Pourpres adlı dizide bu kitap işlenmiş. Şimdi en başından söyleyeyim Kızıl Nehirleri okumayan biri için bu kitaba başlamak ne kadar doğru? Kitap ana karakter dışında Kızıl Nehirler ile bağlantılı değil ama Son Av'ın başında Kızıl Nehirler'in sonuna dair minik bir ipucu var o yüzden Kızıl Nehirler'i okumak gibi bir düşünceniz varsa Son Av'ı sonraya saklayın.
Yaşadıklarından sonra iyileşen Niemans Fransız Polis Teşkilatında saha görevi hariç pek çok şeyi yapmıştır ve şimdide eskiden öğrencisi olan Teğmen Ivana Bogdanovic ile Alsace bölgesinde işlenen bir cinayeti araştırmaktadır.
Jürgen von Geyersberg ormanın derinliklerinde vahşice katledilmiştir. Üstelik cesedi av hayvanları gibi onurlandırılmıştır.
Bu cinayet ikili için çok çetrefillidir. Zira cinayet Fransa topraklarında işlenmesine rağmen kurban Alman'dır. Ayrıca Almanya'nın en zengin ailelerinden birinin varisidir. İkili hem Alman Polisi ile çalışmak hem de über zengin ailenin kuyruğuna basmamak zorundadır. Tabi emin olun Niemans için bunlar faso fisodur. O kim olduğuna bakmadan herkesi suçlamayı, rapor zımbırtılarıyla uğraşmamayı ve tanıkları şiddet içerikli eylemlerle sorgulamayı asla sonlandırmayacaktır.
Kurbanın hali Niemans'ın kafasını kurcalar. Onun avcılık ritüeline kurban gittiğini düşünen Niemans paranın, kıskançlığın, aşkın asla cinayet sebebi olmayacağını düşünür. Onun için araştırılması gereken pirsch avıdır.
Bu düşünce kafasına yerleşmişken ikili kimseyi bilgilendirmeden şirketin eş varisi küçük kardeş Laura von Geyersberg'i ziyaret eder. İmparatoriçe ve yaşadığı Cam Villa Niemans'ı adeta mest eder. Sorgulama pek uzamadan Alman Başkomiser Fabian Kleinert olaya dahil olur ve çevreci birinin teslim olduğunu söyler.
Niemans tabi ki bu saçmalığa kanmamıştır ilerleyen saatlerde ortadan kalmış olması gereken Röetken cinsi köpek Laura'a saldırınca bir kez daha haklı olduğuna ve Geyersberg Ailesinin tehlikede olduğuna inanmıştır.
O bunları düşünürken bu köpek cinsinin 2. Dünya Savaşı'ndaki Kara Avcıların yetiştirdiği köpekler olduğu ortaya çıkar. Kafalar iyice karışmışken bir cinayet daha işlenir.
Bizlere de katilinin kim olduğunu okumak kalır.
Gelelim yorumuma kitap 300 sayfalık olduğu için pek detaylandırmadım bazı kısımları ama yazar pirsch ve sürek avını, 2. Dünya savaşına uzanan Kara Avcılarla harmanlanmış bunu yaparken de kara ormanın atmosferini bize adete solutmayı başarmış. Uzun süredir Grange okumadığım için yine uzun süredir şahane kitap okumadığım için ve yine uzun süredir randımanlı bir okuma düzenim olmadığı için Son Av bana ilaç gibi geldi. Saydığım durumlardan ötürü bana oldukça pozitif hisler benimseten Son Av hakkında "yazarın en kötü kitabı" yorumlarını okuduğumu da belirtmeyi borç bilirim. Birazcık objektiflikten uzaklaşan hislerimi göz ardı ederek yazarın kitabının biraz ince olması ve karakterlerin az olması doğal olarak bazı şeylerin derinleştirilememesine neden olduğu için insanlarda bir hayal kırıklığı yaratmış olabilir diye düşünüyorum. Bir de Niemans bir noktada birbiriyle bolca çelişen düşüncelere imza atıyor bu da biraz can sıkıcı. En sonunda Laura bile bir karar ver Kara Avcılar dostumuz mu düşmanımız mı moduna geçiyor.
Bir de katilin kim olduğu birazcık bariz olabilir, ben çoğu zaman olduğu gibi sonuna bakmış olabilirim ama bakılmasa da az buçuk tahmin edilebilir. Ama olayların bütünü cidden tahmin edilmesi zor temeller üzerine oturtulmuş.
Bu kısacık yergiden sonra Grange'nin aşırı kültürlü oluşundan ve bu kültürü kağıda aktarırken zerre zorlanmamasına değineceğim. Zaten yazarı tanıyorsanız çok gezdiğini, çok gördüğünü ve çok bildiğini bilirsiniz ve dediğim gibi bunu kağıda rahatça dökebilir. Diğer kitaplarında bunu daha iyi tecrübe edersiniz çünkü o kitaptaki ana karakterle birlikte siz de dünyayı dolaşırsınız. Bu kitapta ise yazar bize iki ülkenin sınırındaki bir ormanı dolaştırmış. Her zamanki gibi ününün hakkını vermiş yalan yok. Benzetmeleri, betimlemeleri dört dörtlük ama can sıkıcı nokta şu ki bazı şeyleri araştırmak ya da anlamını bilmek istiyorsunuz ve hemen telefona sarılıyorsunuz. Bu durumda ne yazık ki anlık da olsa dikkat dağınıklığına neden oluyor. Kültür Eksikliği=Dikkat Dağınıklığı özetle.
Olayların sebebi gerçekten farklı, yazar bu konuda hayal gücünün sınırlarını zorlamış ve neredeyse kafalarda hiçbir soru işareti bırakmamayı da başarmış.
Yazar her ne kadar avcılık meraklısı insanları işlese de, kitapta avcılığa düşman bir karakterin ara ara sözü üstlenmesini sağlayarak çevrecilerin de ses vermesini sağlamış kanımca.
Bütün her şey çözüldükten sonra Niemans'ın köpek korkusunu anlattığı yer ise kitaptaki en etkileyici kısımlardan biriydi.
Son söz belki yazarın en sevdiğim kitabı (o hala Leylerin Uçuşu) diyemesem de, ince olduğu için derinleşmediğini kabul etsem de Son Av yazarın bir solukta okunabilen, her zamanki gibi insanı aşina olmadığı yerlerden tekeline alabilen ve buram buram orman havası solutabilen kitaplarından biri.
Kizil nehirleri okumustum. Hatta sonunda niye boyle basit bitti demistim. Bu kitabı alinacaklar arasina aliyorum :)
YanıtlaSilSon Av'da Niemans'ın akıbetini öğrenebilirsiniz :)
Silİlk defa gördüm desem nasıl böylr kitabı kaçırdım hüsrana uğradım kesin almalıyım 😍
YanıtlaSilYakın zamanda basıldığı için denk gelmemiş olabilirsin :)
SilMerak ettiğim bir kitap :)
YanıtlaSilŞans ver bence :)
SilBen Kaiken'i okumuş ve pek sevmemiştim doğrusu... Ama yorumunuzu okuyunca bu kitabı merak ettim, okumaya değer görünüyor gerçekten. :)
YanıtlaSilKaiken'i ben de pek sevmedim bu kitap ondan daha iyi diyebilirim :)
SilKoloni'yi okudun mu? İki arkadaşım o kitabı çok övüyor. Onu mu okusam Leyleklerin Uçuşu'nu mu okusam kararsızım.
YanıtlaSilEvet Koloni'yi okudum ama ne yazık ki sevmedim. Gerçi seveni var emin ol. Eğer iki kitapta elindeyse araya zaman koyarak ikisini de oku bence :)
SilYazarın bir kitabını okumuş sevmiştim ama sonradan gerilim kitaplarından uzaklaşınca bu yazarda kaldı tabii. Ellerine sağlık^^
YanıtlaSilGerilim türü okumak istersen ideal bir kitap :)
Silkızıl nehirleri okuyalı o kadar çok oldu ki yeniden okumam lazım unuttum çünkü...
YanıtlaSilAslında konular bağlantısız bu kitabın başında az buçuk anımsarsın sonunu :)
SilMacera dolu bir kitaba benziyor anlatım için teşekkürler😊
YanıtlaSilEvet maceralı bir kitap ama yazarın diğer kitaplarına göre macera kısmı biraz az olabilir :)
SilTavsiye için teşekkürler:)
YanıtlaSilRica ederim :)
SilFilm değil kitap :(
YanıtlaSilÖnerin için teşekkürler. Not aldım
YanıtlaSilUmarım seversiniz :)
SilBöyle kitapları severim, merak ettim. :)
YanıtlaSilOkursan yorumunu merakla bekleyeceğim :)
Sil