Kitabın Künyesi
Kitabı Adı:Senden Önce Ben
Orijinal Adı: Me Before You
Yazarı:Jojo Moyes
Çevirmeni:Ayşe Görür
Yayınevi:Pegasus Yayınları
Sayfa:479
Kitabı henüz okumayanlar için bir not düşmek istiyorum,spoiler diyebileceğim bir not.
Eğer ciddi bir sağlık sorununuz varsa sonundaki ümitsizlik duygusu yüzünden kitabı okumanızı önermem.
Louise Clark küçük bir kasabada yaşayan kasabanın tek kafesinde garsonluk yapan ve yaptığı işi gerçekten seven bir kızdır. Bir gün patronu ona kafeyi kapatacağını haber verir ve 3 aylık maaşını eline tutuşturur. Lou işsiz kalmıştır ve bundan sonraki süreç hiçte kolay geçmeyecektir çünkü Lou 26 yaşındadır,diploması yoktur ve tek iş tecrübesi garsonluktur. Bunlar yetmezmiş gibi babası Bernard'ın işi sallantıdadır,annesi Josie ise felçli dedesine baktığı için çalışamamaktadır. Anlayacağınız Lou çaresiz bir vaziyette iş aramaya başlar.
Bulduğu işler ise onu memnun etmez tam bu sırada tekerlekli sandalye kullanan birine bakıcılık için ilan verilir Lou'da işe başvurur.
Lou bu ilanla 6 aylık bir işe başlar ve Traynor ailesi ile tanışır. Buz gibi olan anne Camilla,aileyle çok ilgilenmeyen baba Steven ve bir kaza sonucu felç kalan oğul Will.
Will otuzlu yaşlarına kadar gezebildiği kadar gezmiş,eğlenebildiği kadar eğlenmiş,pek çoğumuzun denemeye bile teşebbüs edemeyeceğimiz şeyleri zevkle yapmış şimdi ise sadece parmaklarını oynatabiliyor ve haliyle bu durumla zihnen mücadele etmesi çok zor.
Lou ise onun zihinsel durumunu iyileştirmekle ve onun yapamadığı basit şeyleri onun yerine yapmakla görevli ama tahmin ettiğiniz gibi Will onu yanında yönünde istemiyor ve yaşadıklarından dolayı sürekli ona kaba davranıyor.Lou'nun evde düzgün iletişim kurabildiği tek insan Will'in fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan hasta bakıcı Nathan.
Lou ise gerçekten pozitif,hayat dolu ve pek çok açıdan diğer insanlardan farklıdır ama ilk başta bu durum onu şoka sokar ve işi bırakmayı bile düşünür ama kız kardeşi Katrina ona üniversiteye döneceğini ve doğal olarak çalışamayacağını bu yüzden bu duruma elinden geldiğince katlanması gerektiğini söyler. Katrina'ın üniversiteye başlayacak olması yüzünden Lou işe daha sıkı sarılır ve tavırları ile yavaş yavaş Will'in kabuğunu kırmaya başlar.
İkili sohbet etmeye,birbirleriyle şakalaşmaya başlar.Sonrasında Will Lou'u denemediği şeyler yapmaya zorlar. Bir altyazılı film izlemek ya da klasik müzik dinlemek.
Düşük oranlı spoiler...
Her şey o koşullarda ancak bu kadar mükemmel olabilir derken Lou Will'in ötenazinin yasal olduğu ülkelerden biri olan İsviçre'de intihar edeceğini öğrenince bütün huzuru,sevinci yok olur ve bu işe alet olmamak için işten ayrılır. Sonrasında Camilla'in ısrarı ve Katrina'in verdiği muhteşem fikir sayesinde işe geri döner. Tek bir şartla, Will ile anlaşılan 6 aylık sürenin geri kalanında Lou Will'e hayatı sevdirmek ve onu intihardan vazgeçirmek için Will'in seveceği şeyler yapacaktır ve Traynor ailesi de kendisini destekleyecektir.
Spoiler biter...
Bakalım Lou hem zamanla hem de Will'in fikriyle savaşırken neler yaşayacaklar ve kitabın sonu bizi nerelere götürecek?
Gelelim yorumuma Senden Önce Ben en az 2 yıldır kitaplığımın köşesinde duruyordu çünkü hem sonuna dair bariz spoiler almıştım hem de "hadi okuyup ağlayayım" modunda değildim. Sonra kitabın yazın çıkacak filminin fragmanını gördüm ve sonunu az çok bilsem de ağlayacak olsam da "neden olmasın ki?" deyip aldım kitabı elimi.
İlk gün oldukça tempolu okumuştum ama sonra hızım bayağı azaldı ki bunun sebeplerinden biri de dayanamayıp kitabın sonuna bakmam olabilir(umutlu yüreğim spoilerin yanlış olmasından yanaydı ne yapayım ). Kitap gerçekten çok akıcı bir günde bitirenler olmuş,bana kalırsa 480 sayfa olduğunu da hesaba katarsak bir gün biraz zor ama rahat rahat iki günde okunabilir. Yazarın kalemini sevdim yani. Kitabın kurgusu ise pek çoğunuza tanıdık,klişe gibi gelebilir ki yalan yok öyle ama işleniş bambaşka böyle kitaplar genelde yüreğine dokunu geçer ama Senden Önce Ben yüreğine dokunmuyor resmen yüreğine işliyor,karakterlerle özdeştiriyor,sınırsız bir empati kurmanı sağlıyor ortaya da kolay kolay unutmayacağınız bir öykü çıkartıyor. Peki yazar ne yazdı da biz bu kadar sevdik bu kitabı? Başlangıçta Lou gibi bir karakteri sevmemek imkansız giyiminden,davranışlarına kadar sıradışı ve en önemlisi hayat dolu okuduğum en sempatik karakterlerden biri.Sonrasında Will var geçmişte yaşadıklarına bakıp hayranlık duyacağınız bir karakter. Will'in Lou'u küçük kasabalarının dışında bir dünyayla tanıştırmaya çabalaması,Lou ve Will'in tatlı atışmaları kitabın en sevimli yerleri. Will'in fikirlerini desteklemediğim için bazı diyaloglar canımı daha bir fazla acıttı orayı da belirteyim.
Bir de yazarın farklı kişilerin ağzından anlattığı bölümleri araya sıkıştırmasına bayıldım ama keşke bir bölümcük de olsa Will'in ağzından okusaydık bir şeyler demedim değil.
Kitabı okurken engellilere karşı duyarsızlığın yeni bir boyutunu da gördüm ve bir kez daha insanlığımız adına üzüldüm. Lou'a da at yarışı izleme etkinliğinde gerçekten kızdım sanıyorum ona tek kızdığım yerde buraydı.
Eklemeden geçemeyeceğim bir sitemin var ki Pegasus Yayınları 6. baskısını okuduğum kitapta göze batan hatalara imza atmıştı. Resmen bazı cümlelerde kelimeler eksikti. Bazı yayıncıların bu hatalarına artık alışsam da Pegasus'un hatalarına şok oldum.
Aslında buraya son sözü yazıp sevdiğim bu kitabı önerecektim sizlere ama sonra kitap üzerine düşündüm ve başlangıca bir ekleme yapayım dedim,yaptım lakin o da yetmedi bitişe de bir ekleme yapma kararı aldım. Bu kitabı çoğumuz severek okusak da yazarın sonda verdiği mesaj beni mahvetti,kimseye kitabını nasıl bitireceğini söyleyemem tabi lakin okuyacak olanları ya da filmi çıkınca izleyecek olanları bir kez daha uyarabilirim eğer sizi depresyona itebilecek bir sağlık sorunuz varsa ya da bir yakınınız ciddi bir hastalıkla baş etmeye çalışıyorsa bu kitap size göre değil,sonunda sizi daha fazla umutsuzluğa itebilir kitabı okumanızı,filmini izlemenizi önermem...
Fragmana ulaşmak için buraya.
Kitabı henüz okumayanlar için bir not düşmek istiyorum,spoiler diyebileceğim bir not.
Eğer ciddi bir sağlık sorununuz varsa sonundaki ümitsizlik duygusu yüzünden kitabı okumanızı önermem.
Louise Clark küçük bir kasabada yaşayan kasabanın tek kafesinde garsonluk yapan ve yaptığı işi gerçekten seven bir kızdır. Bir gün patronu ona kafeyi kapatacağını haber verir ve 3 aylık maaşını eline tutuşturur. Lou işsiz kalmıştır ve bundan sonraki süreç hiçte kolay geçmeyecektir çünkü Lou 26 yaşındadır,diploması yoktur ve tek iş tecrübesi garsonluktur. Bunlar yetmezmiş gibi babası Bernard'ın işi sallantıdadır,annesi Josie ise felçli dedesine baktığı için çalışamamaktadır. Anlayacağınız Lou çaresiz bir vaziyette iş aramaya başlar.
Bulduğu işler ise onu memnun etmez tam bu sırada tekerlekli sandalye kullanan birine bakıcılık için ilan verilir Lou'da işe başvurur.
Lou bu ilanla 6 aylık bir işe başlar ve Traynor ailesi ile tanışır. Buz gibi olan anne Camilla,aileyle çok ilgilenmeyen baba Steven ve bir kaza sonucu felç kalan oğul Will.
Will otuzlu yaşlarına kadar gezebildiği kadar gezmiş,eğlenebildiği kadar eğlenmiş,pek çoğumuzun denemeye bile teşebbüs edemeyeceğimiz şeyleri zevkle yapmış şimdi ise sadece parmaklarını oynatabiliyor ve haliyle bu durumla zihnen mücadele etmesi çok zor.
Lou ise onun zihinsel durumunu iyileştirmekle ve onun yapamadığı basit şeyleri onun yerine yapmakla görevli ama tahmin ettiğiniz gibi Will onu yanında yönünde istemiyor ve yaşadıklarından dolayı sürekli ona kaba davranıyor.Lou'nun evde düzgün iletişim kurabildiği tek insan Will'in fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan hasta bakıcı Nathan.
Lou ise gerçekten pozitif,hayat dolu ve pek çok açıdan diğer insanlardan farklıdır ama ilk başta bu durum onu şoka sokar ve işi bırakmayı bile düşünür ama kız kardeşi Katrina ona üniversiteye döneceğini ve doğal olarak çalışamayacağını bu yüzden bu duruma elinden geldiğince katlanması gerektiğini söyler. Katrina'ın üniversiteye başlayacak olması yüzünden Lou işe daha sıkı sarılır ve tavırları ile yavaş yavaş Will'in kabuğunu kırmaya başlar.
İkili sohbet etmeye,birbirleriyle şakalaşmaya başlar.Sonrasında Will Lou'u denemediği şeyler yapmaya zorlar. Bir altyazılı film izlemek ya da klasik müzik dinlemek.
Düşük oranlı spoiler...
Her şey o koşullarda ancak bu kadar mükemmel olabilir derken Lou Will'in ötenazinin yasal olduğu ülkelerden biri olan İsviçre'de intihar edeceğini öğrenince bütün huzuru,sevinci yok olur ve bu işe alet olmamak için işten ayrılır. Sonrasında Camilla'in ısrarı ve Katrina'in verdiği muhteşem fikir sayesinde işe geri döner. Tek bir şartla, Will ile anlaşılan 6 aylık sürenin geri kalanında Lou Will'e hayatı sevdirmek ve onu intihardan vazgeçirmek için Will'in seveceği şeyler yapacaktır ve Traynor ailesi de kendisini destekleyecektir.
Spoiler biter...
Bakalım Lou hem zamanla hem de Will'in fikriyle savaşırken neler yaşayacaklar ve kitabın sonu bizi nerelere götürecek?
Gelelim yorumuma Senden Önce Ben en az 2 yıldır kitaplığımın köşesinde duruyordu çünkü hem sonuna dair bariz spoiler almıştım hem de "hadi okuyup ağlayayım" modunda değildim. Sonra kitabın yazın çıkacak filminin fragmanını gördüm ve sonunu az çok bilsem de ağlayacak olsam da "neden olmasın ki?" deyip aldım kitabı elimi.
İlk gün oldukça tempolu okumuştum ama sonra hızım bayağı azaldı ki bunun sebeplerinden biri de dayanamayıp kitabın sonuna bakmam olabilir(umutlu yüreğim spoilerin yanlış olmasından yanaydı ne yapayım ). Kitap gerçekten çok akıcı bir günde bitirenler olmuş,bana kalırsa 480 sayfa olduğunu da hesaba katarsak bir gün biraz zor ama rahat rahat iki günde okunabilir. Yazarın kalemini sevdim yani. Kitabın kurgusu ise pek çoğunuza tanıdık,klişe gibi gelebilir ki yalan yok öyle ama işleniş bambaşka böyle kitaplar genelde yüreğine dokunu geçer ama Senden Önce Ben yüreğine dokunmuyor resmen yüreğine işliyor,karakterlerle özdeştiriyor,sınırsız bir empati kurmanı sağlıyor ortaya da kolay kolay unutmayacağınız bir öykü çıkartıyor. Peki yazar ne yazdı da biz bu kadar sevdik bu kitabı? Başlangıçta Lou gibi bir karakteri sevmemek imkansız giyiminden,davranışlarına kadar sıradışı ve en önemlisi hayat dolu okuduğum en sempatik karakterlerden biri.Sonrasında Will var geçmişte yaşadıklarına bakıp hayranlık duyacağınız bir karakter. Will'in Lou'u küçük kasabalarının dışında bir dünyayla tanıştırmaya çabalaması,Lou ve Will'in tatlı atışmaları kitabın en sevimli yerleri. Will'in fikirlerini desteklemediğim için bazı diyaloglar canımı daha bir fazla acıttı orayı da belirteyim.
Bir de yazarın farklı kişilerin ağzından anlattığı bölümleri araya sıkıştırmasına bayıldım ama keşke bir bölümcük de olsa Will'in ağzından okusaydık bir şeyler demedim değil.
Kitabı okurken engellilere karşı duyarsızlığın yeni bir boyutunu da gördüm ve bir kez daha insanlığımız adına üzüldüm. Lou'a da at yarışı izleme etkinliğinde gerçekten kızdım sanıyorum ona tek kızdığım yerde buraydı.
Eklemeden geçemeyeceğim bir sitemin var ki Pegasus Yayınları 6. baskısını okuduğum kitapta göze batan hatalara imza atmıştı. Resmen bazı cümlelerde kelimeler eksikti. Bazı yayıncıların bu hatalarına artık alışsam da Pegasus'un hatalarına şok oldum.
Aslında buraya son sözü yazıp sevdiğim bu kitabı önerecektim sizlere ama sonra kitap üzerine düşündüm ve başlangıca bir ekleme yapayım dedim,yaptım lakin o da yetmedi bitişe de bir ekleme yapma kararı aldım. Bu kitabı çoğumuz severek okusak da yazarın sonda verdiği mesaj beni mahvetti,kimseye kitabını nasıl bitireceğini söyleyemem tabi lakin okuyacak olanları ya da filmi çıkınca izleyecek olanları bir kez daha uyarabilirim eğer sizi depresyona itebilecek bir sağlık sorunuz varsa ya da bir yakınınız ciddi bir hastalıkla baş etmeye çalışıyorsa bu kitap size göre değil,sonunda sizi daha fazla umutsuzluğa itebilir kitabı okumanızı,filmini izlemenizi önermem...
Fragmana ulaşmak için buraya.
Sonu bana doğru sekilde bitti düşüncesini aklıma getirdi.
YanıtlaSilİnsan o durumda başka ne yapabilir bilmiyorum. Okurken zevk aldım ve sonunda hüngür hüngür agladım.
Filmini sabırsızlıkla bekliyorum:)
Filmi bende çok merak ediyorum sonu hakkında uzun uzun konuşabilirim ama kısa keseyim spoiler içerir uyarısını da yapayım, şimdi yazar kitabı diğer türlü bitirse klişe derdik o konuda bir şey diyemiyorum ama bu şekilde bitirince hastalıktan yıpranmış bir insan okusa manevi açıdan çok kötü olacağını düşünüyorum :(
SilBu yazarın kitaplarına bir ben ısınamadım sanırım :) ellerine sağlık.
YanıtlaSilZevk meselesi, sağol :)
SilKitabı biliyordum ama bana basit piyasa kitaplarından biriymiş gibi geldi. Bu yüzden okumayı düşünmedim. Kitabın filminin fragmanını izlediğimde ise fikrim tamamen değişti çünkü fragmana aşık oldum :-) Tabii bunda başrolde oynayan erkek oyuncuyu çok sevme de bir etken. Şimdi sabırsızlıkla filmin gösterime girmesini bekliyorum.
YanıtlaSilBence yazının altına filmin Türkçe alt yazılı bir fragmanını koyarsan okuyanların ilgisini daha çok çeker.
Bende fragmandan etkilendim o yüzden öncelik verip okudum, kitabın dilinin edebi olmadığını söylesem de işleniş vs. oldukça farklıydı. Fragmanı eklemek konusunda haklısın, önerin için sağol ben hemencecik link ekledim :)
SilMerhabalar.Blog keşif etkinliğinden geliyorum.Blogunuzu takibe aldım Sizide beklerim.İyi bloglamalar http://dogamucizelerii.blogspot.com.tr/
YanıtlaSilGeliyorum hemen :)
SilBu yazardan hiç kitap okumafım ama konu ilginçmiş
YanıtlaSilKonudan önce işleniş öne çıkıyor diyebilirim :)
SilBu kitabı okuyalı çok oldu, sonunda epey bir ağladığımı hatırlıyorum. Şimdi fragmanı da izleyince o zamana geri döndüm sanki :)) Değerlendirme için teşekkürler.
YanıtlaSilsevgiler
tolunay
Filmi de ağlatacak sanırım :(
SilÇok sevdiğim bir yazardır kendisi :))
YanıtlaSilJojo Moyes bayağı sevilen bir yazar :)
SilBiraz acıklı bir hikaye. Duymamıştım kitabı teşekkürler tanıtım için.
YanıtlaSilEvet gerçekten çok acıklı :(
SilOkumaya başladım ama sonunu getiremedim ne yazık ki sarmadı beni:))
YanıtlaSilZevk meselesi :)
Silsağlık sorunum yok ama okumayım boşver üzülmeyim şimdii yaa :)
YanıtlaSilTercih sana kalmış :)
Silbı sıcakta da ağlanmaz şimdiiiii yaaaa :)
YanıtlaSilKışın oku Deeptone :)
SilBen de okumadım kitabı. Nedense sevmezmişim gibi geldiğinden hiç niyetlenmedim...
YanıtlaSilSevme ihtimaliniz var ama gene de siz bilirsiniz :)
Sil